Büyük Birlik Partisi MKYK Üyesi Ahmet Namık Akdoğan, dün ülke gündeminde en çok tartışılan isimlerden biri oldu.
Sayın Akdoğan’ı tartışmaların odağı yapan haber şu şekildeydi.
 “Büyük Birlik Partisi MKYK üyesi Ahmet Namık Akdoğan, cemaat yurdunda kalan ve yaşamına son veren Elazığ Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencisi Enes Kara ile ilgili şok sözler söyledi. Akdoğan, “Bir velet öldü diye cemaatleri mi kapatacağız. Bir ayyaş öldü diye meyhaneleri mi kapatacağız. O zaman ÇYDD, lions kulüpleri, Atatürkçü Düşünce Derneği de kapatılsın”dedi.

                                                                         ***
Söz konusu haber üzerine Sayın Akdoğan’ın telefonla aramış ve dünkü köşe yazımda ‘AKDOĞAN SÖZLERİNE AÇIKLIK GETİRDİ’ başlığıyla sizlerle paylaşmıştım. İlgili köşe yazımda Sayın Akdoğan’ın hatasına dikkat çekerek şu ifadelere yer vermiştim:
“Pandemi bir yandan, ekonomik sorunlar diğer yandan…
 Oldukça hassas günlerden geçtiğimiz bir gerçek. Bunun yanı sıra gün aşırı hepimizi derinden yaralayan haberlere de fazlasıyla şahit olduğumuz muhakkak.
Böylesi hassas bir ortamda kişiler, özellikle de siyasetçiler latife de olsa açıklamalarına çok daha dikkat etmeliler. Dahası her latifenin her ortamda ve her konuda yapılmayacağını da iyi hesap etmeliler.
Bu vesileyle o gün bugün içime fazlasıyla dert olan ve yüreğimizi yakan kardeşimiz Enes Kara’ya Allah’tan rahmet diliyorum.
Ne var ki yaşanan acı olay sonrası biz kimseden şikayetçi değiliz dediği iddia edilen ailesine bir çift sözüm var:
“Çocuklar uyurken susulur.
Ölürken değil…”

                                                                        ***
Ne var ki gün içerisinde konuyla ilgili tansiyon giderek yükselerek Sayın Akdoğan ülke gündeminde neredeyse ilk sıraya oturdu. Bu gelişmeler sonrasında Sayın Akdoğan yazılı bir açıklama yaptı. Sayın Akdoğan’ın yazılı açıklamasına gelin hep birlikte kulak verelim:
“Salona girerken, çoğunu yıllardır tanıdığım 13 basın mensubu arkadaşın, kendi aralarında ‘cemaat yurtlarının kapatılması’ ile ilgili samimi bir ortamda tartıştıklarını gördüm.
Kullandığım kelimeleri tam olarak hatırlamamakla birlikte, ‘Münferit bir olay yüzünden tüm yurtların kapatılmaması gerektiği…’ ve alkollü bir şahıs tarafından katledilen bir kızımızı örnek göstererek, ‘O zaman meyhaneleri de kapatalım mı?” anlamında bir şeyler söylediğimi hatırlıyorum. Sonrasında planlanan toplantımız devam etti.
Toplantıda, bu konu ve konuşma hiç gündeme gelmedi. Toplantı sonrasında, iki basın mensubu şahsın, aramızda ayak üstü geçen konuşmayı haber haline getirdiklerini fark ettim. Sonrasında pek çok haber sitesi, konuyu gündeme taşımaya çalıştılar.
Söylediklerimin haklılığı veya haksızlığı üzerinde bir açıklama ve yorum yapmak istemiyorum. Bunun, bugün için bir anlamının da olmadığını düşünüyorum.
Düşündüklerimin ifade şekli de yeri de zamanı da uygun değildi. Enes kardeşimizin elim bir şekilde vefatının ardından, böyle bir konu ve bu şekilde gündeme geldiğim için üzgünüm.
Ailesinden, gazeteci arkadaşlarımızdan, mensup olduğum camiadan ve kamuoyundan özür dilerim. Genel Merkezimizle de görüşüp, üzerime düşen ne varsa ayrıca gereğini yapacağım."
                                                                     ***
Evet efendim…
Gelinen noktada hatasını kabul eden, özür dileyen dahası siyasi olarak bedelini ödemeye rıza gösteren Sayın Akdoğan’a yönelik atıfların artık son bulması gerektiği muhakkak.
Hangimiz hata yapmadık şu hayatta?..
Ne var ki Sayın Akdoğan’a yönelik tepkilerin eleştiri dozunu aşıp açık bir linç girişimine dönüştüğüne şahit oluyoruz.
Sayın Akdoğan’ın gündem olan açıklaması ne kadar yanlışsa sınırları aşan bu davranışlar da bir o kadar yanlış…
Özür bir erdemdir, karşı tarafa düşen de bu erdemi görebilmek ve kabul edebilmektir.
Ne diyelim?
‘Hatasız kul olmaz’ diyelim…
Bendeniz yarın yine buradayım.
Beklerim efendim…

GÜNÜN SÖZÜ:
Zayıflar asla affedemez. Bağışlama güçlünün niteliğidir.
GANDHİ