Orhan Kesikoğlu, Eskişehir’in tanınan bilinen isimlerinden…

Yıllardır aktif politikanın içerisinde…

Yönetim kurullarında yer aldı, il başkanlığı da yaptı.

Sivil toplum örgütlenmelerinde de aktif görevler üstlendi.

İş yaşamında da hizmet sektöründe ilkleri imza attı.

Eskişehir ve Eskişehirspor sevdalısı olduğu da tartışılmaz.

Belli bir süredir İstanbul’da yaşıyor.

Ancak Eskişehir’den kopmuş değil…

Gelişmelerle yakından ilgileniyor, ilişkilerini sürdürüyor, sıkça da geliyor.

Korona virüsü belası nedeniyle o da “eve kapanmış” durumda…

Her insan gibi onun kafasında da büyük bela sonrasına dair “acabalar” var.

Korona öncesi yaşamın kaldığı yerden devam edip etmeyeceğine yönelikler…

“Meyhaneleri, esnaf lokantalarını, kıraathaneleri, alış veriş merkezlerini, Pazar yerlerini, pazaryerlerini, tren garlarını, otobüs terminallerini, vapur iskelelerini, hava alanlarını, sinema ve tiyatroda gülüp ağlamayı, konserlerin kapısında bilet kuyruğuna girmeyi, tribünlerde takımımızı desteklemeyi, seçim bürolarını, mitingleri, liderleri karşılayıp uğurlamayı, seçimlerde aday olmayı, kazananlara muhalefet etmek için toplantılar yapmayı, yeni parti kurulursa teklif almak için kulis yapmayı, Ankara’ya sık sık gidip kendimizi hatırlatmayı ve daha çok şeyi ACABA bir daha görebilecek miyiz veya yapabilecek miyiz?

Sanırım korona virüs korkusu ve yasalar alışkanlıklarımızı çoğunu değiştirecek.

BİZLER, iyi ki geçmişte bunları görmüş ve yaşamışız.”

Orhan Kesikoğlu korona virüsü öncesi yaşama dair anımsatmalarda bulunuyor ve “iyi ki görmüşüz, yaşamışız” diyor.

Demesinin nedeni de korona belası sonrası yaşama dair belirsizlikler…

Dediklerine katılmamak elde değil.

İnsanlığın başına musallat olan yeni bir bela var.

Korona virüsü salgını…

Kendisini ilk olarak Çin’de gösterdi.

Ne yazık ki, orada kalmadı.

Kısa sürede hızla yayıldı.

Artık sınırından girmediği ülke yok.

Mart ayı başlarında da Türkiye’ye giriş yaptı.

Kısa sürede de tüm ülkeye yayıldı.

Ulaşmadığı yerleşim birimi yok.

Büyüğüyle küçüğüyle tüm yerleşim birimlerinde insanlar büyük tehlike ile karşı karşıyalar.

Türkiye genelinde yarattığı kayıplar büyük.

Eskişehir’de de virüse yakalandığı belirlenenlerin sayısı 100’ü aşmış durumda… Yaşamını yitiren de iki kişi…

Keşke bu kadarla kalsa… Ne yazık ki, kalacağa benzemiyor.

Büyük beladan ne zaman kurtulacağımız belli değil… Etkisi azalsa bile uzun süre varlığını sürdürecek.

Ya sonrası?

Kestirmek olanaksız…

Bugüne yaşanan büyük felaketler var.

En etkili olanların başında da kuşkusuz 1999 Marmara Depremi geliyor.

Çok sayıda yerleşim birimi haritadan silindi, on binlerce insan yaşamını yitirdi.

Bu büyük felaket bir “milat” olarak kabul edildi.

Ve “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” denildi.

Denilmesine denildi de pek denildiği gibi olmadı.

Değişen pek bir şey yok.

Her şey “eski tas eski hamam” devam ediyor.

“Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” dedirten başka olaylar da var.

Ancak “milat” sayılsalar da yaşamdaki çoğu şeyi değiştiremediler.

Korona virüsü çok farklı…

Ülkeye girişi ile birlikte yaşamda etkilemediği alan yok.

“Yaşamı felç etti” dense yeridir.

Beladan kurtuluş konusunda bir süre verilemiyor.

Ancak ilelebet varlığını sürdürecek değil…

Elbette ki, eninde sonunda bir kurtuluş yolu bulunacak.

Peki, ondan sonra ne olacak?

Ya da korona öncesindeki yaşama bırakıldığı yerden devam edilebilecek mi?

Virüs sonrasında olacakları bilemiyoruz.

Ancak şu kesin…

Korona virüsü öncesindeki yaşama dönüş yapılamayacak.

Korona virüs belası bir “milat” oldu.

Artık hiçbir şey gerçekten eskisi gibi olmayacak.

Orhan Kesikoğlu’nun dediği gibi eski yaşamın bazı kesitleri özlemle anılacak… Hani “nerede eski bayramlar” denilir ya hep… Bu kez nerede o korona öncesi günler denilecek.