Anadolu Üniversitesi bahar döneminde uzaktan eğitime devam kararı aldı.

Üniversite tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Pandemi koşulları nedeniyle ne yazık ki sizden ayrı kaldığımız bir süreç yaşıyoruz.  Üniversitemiz senatosu, COVID-19 pandemisinin yaygınlığını devam ettirmesi sebebiyle, sizlerin sağlığını ve geleceğini düşünerek, Bahar Dönemi eğitim öğretim faaliyetlerinin de uzaktan öğretim yöntemi ile devam ettirilmesi yönünde karar almıştır. Sağlıklı bir şekilde kampüsünüze döneceğiniz günleri sabırsızlıkla bekliyoruz. Önlemlere uyarak bu günleri birlikte aşalım.”

Rektör Prof. Dr. Fuat Erdal’ın son derece doğru bir karar aldığının altını çizmek lazım.

Uzaktan eğitime devam kararı keyfi olarak alınan bir karar değil. Bu noktada YÖK tarafından Sağlık Bakanlığından acil görüş alındığını ve bilimsel risk analizleri yapılarak bu karara varıldığının da bilinmesi gerekiyor.

 Pandemi bitmiş değil. Aksine varyant(mutant) virüs şehrimizde hızla yayılmakta ve pek çok konut ile işyeri karantinaya alınmaktayken, erken alınacak normalleşme kararlarının bedelinin çok ağır olacağı aşikar.

Üyelerine şirin gözükmek isteyen ve tribüne oynamayı adet haline getirmiş bazı oda başkanları bu kararı beğenmeyebilirler.

Yine bu kişiler hiç bir bilimsel veriyi dikkate almadan Üniversitelerin açılmasını isteyebilirler.

Oysa sorun üniversitelerin kapalı kalmasında değil.

Sorun üniversite öğrencilerinin cep harçlığına mahkum bir şehir haline getirilmemizde.

Daha önceleri de ifade ettiğim üzere

 Eskişehir’de ekonomi dendiği zaman dillere pelesenk olmuş bir tanım vardır: “Eskişehir bir öğrenci kentidir, şehrin ekonomisini öğrenci ayakta tutmaktadır.”

Efendim bir örnek ele alalım İzmir’de dokuz üniversite var. Bununla birlikte sadece Ege Üniversitesi’nde öğrenim gören örgün öğrenci sayısı Eskişehir’deki üç üniversitenin örgün eğitim gören öğrenci sayısından fazla.

Lakin her nedense, bizler yıllar yılı taşıdığımız işçi ve memur kenti sıfatının ardından kendimize öğrenci kenti hüviyetini yakıştırmışız.

Tarımda, sanayide ve hizmet sektöründe mevcudun üzerine yıllar yılı bir şey koymamış,

Öğrenci şehriyim diye kendini avutmaktan başka bir şey yapmamış,

Beş yüz, altı yüz liralık öğrenci harçlığına mahkum bir şehir olmuş,

Pandemiden dolayı öğrenci gelemediği zaman da karalar bağlamışız.

Bakınız efendim

BİST’te yani Borsa İstanbul’da halka arz edilmiş 475 şirket var. Lakin koskoca Borsa İstanbul’da Eskişehir’den tek bir şirket yok.

İstanbul, İzmir, Ankara’yı geçtim. Isparta’nın var, Tekirdağ’ın var, Kütahya’nın var. Niğde’nin bile var…

İhracat rakamlarında da aynı tablo kendini gösteriyor. TİM’in raporunda Eskişehir, ihracatta 24. sırada yer alıyor.

Bir dönem Türkiye’de 6. sırada olan bir şehir ekonomisinin geldiği durum ne yazık ki böyle.

Bu nedenle Eskişehir ekonomisi için yeni bir vizyon oluşturulması şart. Bu da ancak şehre önderlik yapacak işadamları sayesinde olur.

Örneğin:

Gaziantep’te Abdülkadir Konukoğlu,

Bursa’da Celal Sönmez,

Manisa’da Ahmet Nazif Zorlu şehirlerine önderlik yapmışlar, girişimcilere örnek olmuşlar.

En önemlisi de bulundukları kente bir ivme ve vizyon kazandırmışlar.

İşte bu değişim yakalanmazsa şu an olduğu gibi apartçılık yapar, çiğ köfte satar, bistroda kahve içer gün gelince de karalar bağlarız.

Yukarıda da ifade ettiğim üzere Eskişehir ekonomisin yıllardır süregelen temel sorunları varken, mevcut ekonomik koşulları sadece üniversitelerin kapalı kalmasına bağlamak tribünlere oynamaktan başka bir şey değildir.

Üniversiteleri açın demek en kolayıdır.

Zor olanı yukarıda bahsettiğim vizyonu sağlayabilmektir.

Ne diyelim?..

Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.

Bendeniz pazartesi yine buradayım.

Beklerim efendim…