Yeni bir hafta başladı

Geride kalan hafta için “iyi geçti” demek olanaksız…

Korona belası durdurulamıyor.

Aldığı can sayısı 100’ü aşmış durumda… Yakaladığı insan sayısı da sürekli artıyor.

Uzun sözün kısası “kötü bir hafta” oldu.

Yeni başlayan haftanın daha iyi olacağı yolunda bir gösterge yok.

Göstergeler tam aksi yönde…

Sürekli yinelenen uyarılar da var.

“Aman dikkat” denilip duruluyor.

Uyarılarda bu haftanın önemi de vurgulanıyor.

Belli ki tespitler doğrultusunda yapılan tahminler olumlu değil.

Bu haftanın bin önceki haftadan daha sıkıntılı geçeceği kesin gibi…

Yaşamı kısıtlayan önlemler artırıldı.

Gidişat iyi değil…

Kötü ki ne kötü…

Endişelenmemek elde değil…

Dünyadaki örnekler ve ülkemiz için “olabilir” denilenler insanın içini karartıyor.

Umarız ki büyük belanın önü kesilebilir de “olabilir” denilenler olmaz.

Peki, ya büyük belanın önü kesilemez ise ne olacak?

Olacaklar az çok belli…

Asıl merak edilen olacakları en aza indirmek için nelerin yapıldığı…

En kötüye göre hazırlıklı olmak gerek…

Peki, Eskişehir için öyle mi?

Bir başka anlatımla da Eskişehir büyük belaya karşı hazır mı?

Soruya yanıt vermek olanaksız…

Her şeyden önce içinde bulunulan durum ve geleceğe yönelik yapılanlar konusunda bilgilendirme yok.

Yanıt arayan sorular oldukça fazla…

-Eskişehir’de kaç kişiye test yapılmıştır ve sonuçları nedir?

-Eskişehir’de salgın nedeniyle yaşamını yitiren var mı, varsa kaç kişi?

-Eskişehir’de korona virüs tespit edilen ve tedavi altında olanların sayısı nedir?

-Eskişehir’deki hastanelerin yoğun bakım ünitelerinin kapasitesi ne kadardır?

Ve benzeri sorular…

Değişik zeminlerde defalarca yöneltildiler.

Şu ana kadar verilmiş “resmi bir yanıt” yok.

Sosyal medya ve “fısıltı gazetesi” aracılığı ile yayılanlar ürkütücü.

“Resmi yanıt” olmadığı için inandırıcı da oluyorlar.

Meydanı anlara bırakmamak gerek…

Bunun yolu da belli…

Süreci yönetenlerin kamuoyunu bilgilendirmesi…

Bugüne kadar “resmi bilgilendirme” anlamında yapılanlar ortada…

“Yaşamı kısıtlayan uygulamaları” duyurmak ve “getirilen kısıtlamalara uyulmasını” istemek dışında bir şey yok.

Onlar tamam de kamuoyunun beklediği bu değil…

Eskişehir’de yaşayan insanlar, bugün var olan tabloyu öğrenmek istiyor.

Bu da en doğal hakları olsa gerek…

Şeffaflık, bir başka anlatımla da gelişmelerden kamuoyunu haberdar etmek büyük belaya karşı mücadeleye bir zarar vermez…

Tam aksine yarar bile sağlar…

İnsanlar, bugün içinde bulundukları durumu ve gelecekte olabilecekleri bilirlerse ona göre hareket ederler…

Doğal olarak yapılan uyarılar daha iyi karşılık bulur, alınan önlemlerin yaşama geçirilmesinde de sıkıntı yaşanmaz.

Sürekli “evde kalın” deniliyor.

İtiraz etmek olanaksız…

Yapılması gereken o…

Önemli ölçüde yapılıyor da…

Yalnız kolay değil…

Evlere kapalı kalmanın yarattığı sıkıntının yanı sıra bir de bugünkü durumun ve olabileceklerin bilinmemesinin yarattığı sıkıntı var.

“Bilgi kirliliği” de başlı başına büyük bir dert…

Aşmak da kolay değil…

İnsanlar doğal olarak hem bunalıyorlar, hem de geriliyorlar.

Tamam, sıkıntılar tamamen ortadan kaldırılamaz.

Ancak var olan tablo konusundaki belirsizlik ortadan kaldırılabilir.

Bu da son derece önemli…

Bunalan, gerilen insanlardan bu esirgenmemeli… Kamuoyu resmi bilgilerle donatılmalı…

Bu insanları belirsizlikten kurtaracağı gibi süreci yönetenlerin işini de kolaylaştırır.

Bugüne kadar yapılmadı.

Artık yapılmalı…

Hem “bu beladan hep birlikte mücadele ederek kurtulabiliriz” denilmiyor mu?

Deniliyor…

Denilenin olması için “hep birlikte doğru bilgelere sahip olunması” gerekmez mi?

Elbette ki gerekir…