Kamuoyunda şok etkisi yaratan bir olay…

“Kaçak villa olayı” olarak adlandırılsa olur.

Kamuoyunda şok etkisi yaratmasının nedeni, yeri ya da büyüklüğü falan değil…

Neden, kaçak villayı yapan kişi…

Kaçak villa arazisinin sahibi Seyhan Büyükerşen… Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in eşi…

Arazi ve kaçak villanın sahibi o…

Ancak “olayın sorumlusu o” demek çok zor.

Asıl sorumlunun kim olduğu malum…

Neyse…

Büyükşehir Belediye Başkanı’ın eşinin üzerine kaçak villa yapılması olacak şey değil…

Ne var ki, oldu bile…

Olduğuna dair somut kanıtlar var.

En önemlisi de “İmar Affından yararlanmak” için yapılan başvuru…

Bu başvuru “kaçak villa yapımının itirafı” anlamına geliyor.

Dahası o başvuru bile sıkıntılı…

Tespitlere bakılırsa, aftan yararlanmak için hazırlanan başvuru belgesi gerçekleri yansıtmıyor.

“Gerçeğe aykırı” bilgilerle başvuru yapıldığı belirlenmiş.

Bu da işin bir başka vahim yanı…

Dedik ya, olay inanılır gibi değil…

Neresinden bakılırsa bakılsın hoşgörü ile karşılanabilecek bir yanını bulmak olanaksız…

Kamuoyunu tatmin edebilecek bir açıklaması yok.

Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen tek laf bile etmedi.

Avukat tarafından yapılmış bir açıklama var.

Ancak o da “yapılmış olmak için yapılmış” bir açıklama…

Olay yalanlanmıyor.

Yalnızca boyutu küçültülmeye çalışılıyor.

Villanın boyutu ne olursa olsun olayın küçümsenecek bir yanı yok.

Söyleyecek söz bulmak çok zor…

Aslında söylenebilecek çok şey var.

Ama neyse…

Olayın kamuoyuna yansımasından sonra oluşan bir soru var.

Kaçak villa ile ilgili ne yapılacak?

Bu soru Tepebaşı Belediyesi’ne yöneltildi.

Yanıtsız bırakılmamış…

Verilen yanıt Belediye Meclisi’nin Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Sözcüsü Orhan Durmuş tarafından kamuoyuna aktarıldı.

Tepebaşı Belediyesi tarafından verilen yanıtta deniliyor ki

“ 3194 Sayılı İmar Kanunu’na aykırılıktan 42. maddeye göre 38 bin lira para cezası kesildi. Bu ceza da ödendi. Bir ay kadar zaman verildi. Eğer burası ile ilgili ruhsat başvurusu yapılır ve ruhsatıyla uygun hale getirilirse ruhsat işlemleri verilecek. Bina kaçak durumundan çıkarılarak normal bir bina haline dönecek. Ama eğer ruhsat alınamazsa ya da ilgili teknik şartları karşılamıyorsa o zaman bu bina yıkılmak durumda kalacak.”

Yanıt bu…

Dikkat çekici bir bölümü var.

“Ruhsat başvurusu yapılır ve ruhsatıyla uygun hale getirilirse kaçak durumundan kurtulacak…”

İyi hoş da bu nasıl olacak?

Var olan imar planı ile yasa ve yönetmeliklere göre “ruhsat alma” olanağı olsa zaten kaçak yapı yapılmaz, gerekli işlemler yapılıp ruhsat alınırdı.

Kaçak yapı var olan yasa ve yönetmeliklere göre nasıl ruhsatlandırılacak?

Bunun yolu yok.

O zam geriye bir olasılık kalıyor.

O da imar planı ve yönetmelikleri kaçak villaya uygun hale getirmek.

Başka bir yolu yok.

Yapılıp yapılmayacağını bilemiyoruz…

Yapılacağı yolunda söylentiler var.

Eğer yapılırsa, kaçak yapı yapmak ne kadar ayıplı bir iş ise onu kurtarmak için yapılan da o kadar “ayıplı” bir işlem olur.

Adalet ve Kalkınma Partisi Meclis Grup Sözcüsü Orhan Durmuş, konuyla ilgili yaptığı açıklamada diyor ki

“Hani ‘Et kokarsa tuz, tuz kokarsa ne yapacağız’ şeklinde bir soru var. Şimdi bu soruyu sormamız lazım. İmar Kanunu’nu uygulamakla görevli, bunun için seçilen bir belediye başkanı kendisi kaçak bir yapı yaparsa bu son derece kötü bir durumdur. Bu başka bir vatandaş yaparsa belki kanunu bilmemekten, belki yanlışlıktan oldu diyerek biraz hoş görülebilir. Ama kanunu uygulamakla görevli hem de bir Büyükşehir Başkanın bunu yaptığı zaman bu asla hoş görülemez. Bu asla kabul edilemez. Böyle bir konuda Sayın Belediye Başkanının kamuoyundan, Eskişehir’den özür dilemesi gerekirdi. Böyle bir yanlışlığa kendisinin dâhil olmadığı şeklinde bir beyanında bulunarak, böyle bir işlemi başta kendisinin iş makinesinin yanında durarak kendisinin yıktıracağı söylemesi belki bizleri ferahlatabilirdi. Çünkü Eskişehir halkı bundan sorumlu belediye başkanına güvenemeyecekse nasıl bir başkana güvenecek? Nasıl bir yönetim, nasıl bir belediye olacak? Buralarda çok ciddi bir güven sorunu ortaya çıkacak.”

Orhan Durmuş’un dedikleri böyle…

Haksız mı?

Kesinlikle değil…

Haklı, hem de yerden göğe kadar haklı…