İYİ Parti’de kongre süreci noktalandı.

Noktalanmasına noktalandı da nasıl?

“Adına yakışır şekilde” demek olanaksız…

Kongre sürecinde yaşananlar ortada…

Kamuoyuna yansıyanları sütunlarımızda aktardık.

“İyi şeyler” değil…

Bir o kadar da kamuoyuna yansımayan var.

İYİ Parti, yeni kurulmuş bir siyasi oluşum.

Türkiye için “iyi şeyler” vaat ediyor.

Toplumda bulduğu karşılık için de “kötü” demek olanaksız…

Doğalında parti örgütlenmesinin de vaatlere uygun olması gerekir.

Ama ne gezer…

Eskişehir örgütünde yaşananların topluma sunulanlarla uzaktan yakından ilgisi yok.

Topluma “birlik ve beraberlik” vaadinde bulunan bir partinin kendi bünyesinde birlik ve beraberlikten eser yok.

Parti bünyesi “bölünmüş” ve “kutuplaşmış” durumda…

Bunu yaratanlar da işin başında bulunanlar.

Kongre sürecinde yaratılanlara karşı tepkiler yükseldi, uyarılar yapıldı.

Hepsi boşuna…

“Yanlışın neresinden dönülse kardır” denir ya… İYİ Parti’de tam tersi yapıldı.

“Yanlıştan dönülmek” yerine yanlışların üzerine yenileri eklendi.

Sürecin son aşamasında yapılan il kongresi…

İl başkanlığı için yarışan 2 isim var.

Soner Çam ve Arslan Kabukçuoğlu…

Süreçte izledikleri yöntem çok farklı…

Soner Çam, bir toplantı düzenleyerek adaylığını açıkladı.

Gerek ilk açıklamasında, gerekse yürüttüğü çalışmalar sırasında düşüncelerini açıkça ortaya koydu.

Açıklamalarında “parti içi birliğin önemini” vurguladı.

“Kimseyi dışlamadan parti içi birlik ve beraberliği sağlayarak partimizi başarıya taşıyacağım” dedi.

Diğer aday Arslan Kabukçuoğlu… Mevcut il başkanı…

İzlediği yöntem Soner Çam’ın tam tersi…

“Adaylık açıklaması” falan yapmadı.

Kongre konusunda “kamuoyunu bilgilendirme” gereğini bile duymadı.

Eğer Soner Çam’ın çalışmaları ve açıklamaları olmasa, genel kamuoyunun kongreden haberi bile olmayacaktı.

Arslan Kabukçuoğlu’nun sergilediği tavır için “doğru” demek olanaksız…

Benzeri de görülmedi zaten…

Kongrede sergilediği tavır da oldukça dikkat çekici…

Yaptığı bir konuşma var.

“…İyi ki bir kongreye gidiyoruz. Bunu kavrayamayanlar zaten bu kongrenin sonunda ya müdahil olacaklar ya da ayrılacaklardır. Buna karar verecek olan sizlerin oylarıdır…”

Ve benzeri türden “dışlayıcı” sözler içeriyor.

Büyük tepki gördü.

Ortam alabildiğine gerginleşti.

“Kavgaya ramak kaldı” dense yeridir.

Divan başkanının uyarısı üzerine “sözlerini düzeltme konuşması” yaptı.

Yapmasına yaptı da “düzeltme” olarak söyledikleri de farklı değil…

“Ben partilileri değil il yöneticilerini kastettim” diyor.

Başında bulunduğu yöneticileri suçluyor.

İyi de suçladığı o yöneticileri yönetim listesine alan kim?

Kendisi…

Bir il başkanı kendi hazırladığı listede yer alan isimlere böylesine ağır suçlamalarda bulunur mu?

Doğalında bulunmaması gerekir.

Neyse…

Gerek kongre sürecinde, gerekse kongre sırasında böylesine “dışlayıcı” bir tavır sergilemesinin nedeni belli…

“Delege listesi” denilebilir.

Kurucu il yönetim kurulunda yer alan isimler listede yok.

Delege olmamaları şöyle dursun parti üyesi bile değiller.

Şu işe bakın…

Partinin kurucu il yöneticisi olacaksınız… Partinin ilçe yönetimlerinin oluşmasında pay sahibi olacaksınız… Parti örgütü ile ilgili kararlara imza atacaksınız…

Tüm bunlara karşın parti üyesi olmayacaksınız.

Olacak şey değil…

Ancak olduruldu.

Hem de Türkiye’ye “iyi şeyler” vaadi ile yeni kurulmuş bir partide…

“Kongre oyunları” sergilenen eski partilerde bile benzeri görülmüş değil…

İl yöneticilerinin bile olmadığı listede kimler var?

“Hısım-akraba”, “eş-dost” diye tanımlanabilecek isimler.

Partinin yolunu bilip bilmedikleri tartışmalı…

Listeyi hazırlayanlar da malum…

Arslan Kabukçuoğlu’nun kongre sürecinde “adaylık açıklaması” yapma gereği duymamasının da kongrede öyle “dışlayıcı” bir konuşma yapmasının nedeni de bu delege yapısı…

O delege yapısında Soner Çam’ın kazanma şansı hiç yoktu.

“Sürpriz” olmadı.

Olamazdı da zaten…

Arslan Kabukçuoğlu “ezici bir farkla” kongreyi kazandı.

Böylesine masa başında “hısım-akraba”, “eş-dost” ile hazırlanan bir liste ile kongre kazanılabilir.

İyi de parti iyi yönetilebilir mi?

“Küçük olsun benim olsun” anlayışı ile “partinin büyümesi” sağlanabilir mi?

Elbette ki hayır…

Daha önce de dile getirdik… İYİ Parti’de “iyi şeyler” olmuyor.

İşin kötüsü olacağa da benzemiyor.