Hava sıcaklığı iyice yükseldi.

Bazen bunaltıcı hale geldiği de oluyor.

Böylesi havalarda en fazla gereksinim duyulan şey belli…

Elbette ki su…

Hem kullanma hem de içme suyuna her zamankinden fazla gereksinim duyuluyor.

Hava sıcaklığının yükselmesinin yanı sıra bir de korona belası var.

Henüz def edilemedi.

İnsanlığı tehdit etmeye devam ediyor.

Uzmanların önerileri de artık ezberlenildi.

Temizliğin yanı sıra “bol sıvı tüketimi” de öneriliyor.

Öyle olunca suya duyulan gereksinim daha da artmış durumda…

Eskişehir’de “suyun patronu” belli…

Büyükşehir belediyesi…

Kullanma suyunun başında o var.

Uyguladığı fiyat tarifesine “normal” demek olanaksız…

Kullanma suyu bu yıl, bir yıl öncesine göre yüzde 60 daha pahalı…

Böylesine bir artışın insafla bağdaşır bir yanı yok.

Uygulaya konulmadan önce defalarca dile getirdik.

“Yapmayın”, “bu kadar da olmaz” dedik ama boşuna…

“Nuh dediler de peygamber demediler”…

Korona belası geldiğinde de “bari şimdi biraz indirim yapın” dedik.

Ne yazık ki, yine değişen bir şey olmadı.

Eskişehir’de yaşayan insanlar yüksek tarife ile su tüketmeye devam ediyor.

Elbette ki bütçeleri de zorlanıyor.

Yapılabilecek bir şey de yok artık…

Ne söylense boşuna… Umursayan olmuyor.

Neyse…

PERSONELE KALBAK SUYU ÇOK GÖRÜLDÜ

Eskişehir’de “içme suyu” denilince ilk akla gelen elbette ki Kalabak Suyu oluyor.

Fiyatı ucuz olmasa da zorunlu olarak en fazla tüketilen su o…

Onun başında da yine Büyükşehir Belediyesi var.

Suyun başında olan bir kurumun çalışanlarının “içme suyu sıkıntısı çekmesi” düşünülebilir mi?

Elbette ki hayır…

Öyle olmasına öyle de Büyükşehir Belediyesi için geçerli değil…

Son günlerde başlatılan bir uygulama var.

Duyunca inanamadık.

Gerçek olduğunu anlayınca da şaşırıp kaldık.

Şu olaya bir bakın…

Büyükşehir Belediyesi hizmet binasının katlarında çok önceleri “Sebil” de denilen içme suyu cihazları vardı.

Çalışanlar içme suyu gereksinimlerini onlardan karşılıyordu.

Nedense kaldırıldılar.

Ancak çalışanlar yine de susuz bırakılmadılar.

“Sebil” yerine Kalabak Suyu damacanaları kondu.

Çalışanlar da içme suyu gereksinimlerini katlarda bulunan damacanalardan sağladılar.

Geçtiğimiz hafta onlar da kaldırıldı.

Yerlerine yaratılan bir alternatif de yok.

“Suyu nereden alacağız” diyen çalışanlara adres olarak çay ocağı gösteriliyor.

“Gidin çay ocağından alıp için” verilen yanıt bu…

Çay ocağında da fiyatlar zamlanmış.

Oradan su almak çalışanlara pahalı geliyor.

İçecekleri suyu evlerinden getiriyorlar.

Büyükşehir Belediyesi personeli, ellerinde su kapları ile mesaiye geliyor.

Çalışanlar sudan mahrum bırakılmış durumda…

Açıklanan bir gerekçe yok.

“Salgına karşı önlem” denilemez…

Öyle olsa bugünlerde değil salgının en tehlikeli olduğu dönemlerde kaldırılırdı damacanalar.

Öyle olduğu söylenmiyor da zaten…

İşin aslı hiçbir şey söylenmiyor.

“Biz yaptık oldu” anlayışı söz konusu yine…

İşin ilginci bu uygulamada da ayırımcılık var.

Bir iki birim bu uygulamadan muaf…

Kalabak Suyu verilmeye devam ediyor.

Bu da uygulamanın keyfi olduğunun bir başka kanıtı…

Ortada ayırımcılık da içeren anlaşılmaz bir uygulama var.

Eskişehir’de “suyun patronu” olan Büyükşehir Belediyesi, kendi çalışanlarına bir Kalabak Suyu’nu bile çok görüyor.

Olacak şey mi bu?

Elbette ki hayır…

Gel gör ki olduran olduruyor işte…

Bir de merak ediyoruz… Bu uygulamadan Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in haberi var mı ki?

Bilemiyoruz ama olduğunu da zannetmiyoruz.

Şimdi haberdar olur herhalde… Umarız ki kaldırır da…