Geçtiğimiz hafta, Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan bir düzenleme “Pandeminin kahramanı sağlık çalışanlarına müjdemiz var” diye duyuruldu.

“Müjde” doğalında sevinç yaratır.
Ancak, Sağlık Bakanlığı tarafından verilen “müjde” sevinç falan yaratmadı.
Tam aksine büyük tepki yarattı.
Düzenleme, yalnızca hekimlerle ilgili… Dahası hekimlerin tamamını da kapsamıyor.
Hoşnut olan kimse yok.
Tepki açıklamaları birbirini izliyor.
Ortaya konulan itirazlar var.
 “Ayırımcılık ve ötekileştirme ile çalışma barışının altına dinamit konuldu.”
“Sağlık işçisi de fedakarca çalışıyor. Sağlık işçisinin sağlık çalışanı kabul edilmemesi son derece yanlıştır.”
“Sağlık hizmetleri emek yoğun bir sektördür. Pandeminin olağanüstü şartları içerisinde tüm sağlık çalışanları cansiperane çalıştılar. Çok sayıda arkadaşımızı Kovit nedeni ile kaybettik.  
Hiç bir sağlık çalışanı bu düzenlemenin dışında tutulmamalıdır.  Bu büyük bir haksızlıktır.” 
“Sağlık ekip işidir, bu hizmeti sunan sağlık çalışanları da bir vücudun organları gibi bütündür. Hemşireyi doktordan, doktoru teknikerden, teknikeri ambulans şoföründen ayrı görürseniz ve ona göre muamele ederseniz, bir yönüyle hepsine kötülük etmiş olursunuz. Dahası, bu şekilde davranarak sağlık sisteminin altını oymuş olursunuz.”
“Zincirin bir halkasını yok sayarsanız, tamamını yok saymış olursunuz. Zincirin bir halkasını kırarsanız, tamamını incitmiş olursunuz. Zincirin bir halkasını görmezden gelirseniz, tamamını görmezden gelmiş olursunuz.”
“1 milyon sağlık çalışanının bir kısmına zam yapıp, geri kalanını yok saymak çalışma barışını baltalamaktan, sağlık çalışanlarını kutuplaştırmaktan başka bir anlam ifade etmez.”
Ve benzeri itirazlar…
“Haksız” demek olanaksız…
“Müjde” olarak duyurulan düzenlemeyi hazırlayanlar ne düşündüler bilemiyoruz…
Ancak yaptıkları “kaş yaparken göz çıkartmak” gibi bir şey oldu.
Sağlık çalışanları günlerdir ayakta…
Tepkiler, yalnızca açıklamalar ile sınırlı değil…
“İş bırakma” eylemleri de yapıldı.
İki gün üst üste yapılan eylemler aynı ama yapanlar farklı…
Önce SES üyeleri, arkasından da Sağlık-Sen üyeleri “iş bırakma” eylemi yaptılar.
Duyurularına bakılırsa yarın yine eylem var.
“Sağlık çalışanlarının temsilcisi” olarak açıklamalar yapan, eylemler gerçekleştiren örgütlerin tavrını anlamak da çok zor.
Sağlık kurumlarında çalışanların sorunları birbirlerinden farklı değil… Sorunların büyük bölümü ortak…
İstedikleri de çok farklı değil…
Dile getiren örgüt hangisi olarsa olsun, ortaya konulan istekler arasında çok küçük farklar var. Maddi ve manevi isteklerin büyük bölümü ortak…
Kısacası tüm sorunlar ve istekler ortak…
İyi de bu sorunların giderilmesi, isteklerin karşılanması için neden ortak hareket edilmez ki?
Tamam…
Örgütlerin başında bulunanların siyasi düşünceleri çok farklı…
“Siyasi birliktelik” sağlamaları söz konusu olamaz.
İyi de yapılması gereken “siyasi birliktelik” değil ki?
Üyelerin hak ve çıkarları doğrultusunda ortak tavır sergilemek… Yapılması gereken bu…
Sağlık çalışanlarının ortak sorunlarının çözümü için ortak hareket edilse sonuç alma olasılığı daha yüksek olur.
Bu bilinen bir gerçek…
Ancak yapılması gereken bir türlü yapılmıyor.
Bu konuda en küçük bir girişim bile yok.
Bakanlığa, “Sağlık çalışanlarını bölme girişiminde bulunmak” suçlaması yöneltenler, bir anlamda kendileri de “bölünme” yaratıyorlar.
Çalışanlar adına olumlu sonuçlar alınamamasında bu bölünmüşlüğün etkisi yok mu?
Olmaz olur mu?
Elbette ki var… Hem de çok büyük etkisi var.