Diyanetin Din İşleri Yüksek Kurulu, fiyat artışlarının yaşandığı süreçte, “Ticarette kâr haddi var mı” sorusu üzerine, verdiği fetvayı paylaştı. Paylaşımda, “Fiyatları tayin eden, darlık ve bolluk veren Allah’tır” hadisine işaret etmesi dikkat çekti.

Oysa Kur’ân-ı Kerîm’in, akletmeye, düşünmeye ve bilmeye yönelik özel ve öncelikli vurgusu, onun en önemli niteliklerinden biridir. Pek çok âyet, insanı çeşitli nesne ve olgular üzerinde gözlem yapmaya, bunlardan elde edilen veriler üzerinde düşünüp aklederek doğru sonuçlara varmaya yönlendirmektedir (meselâ bk. el-Bakara 2/164; el-Mü’minûn 23/80; el-Mü’min 40/67; el-Mülk 67 /3; el-Ğâşiye 88/17-20).

Ayrıca Kur’ân, aklı kullanmaya, o kadar önem vermektedir ki, imanın karşıtı olan küfrün/inkârın ve bunun sonucunda ortaya çıkan bir takım olumsuzlukların, ancak aklı kullanmamaktan kaynaklandığını sarahaten belirtmektedir. 

Müslüman toplumlar, Kur’an-ı Kerîm’in, akdetmeye, düşünmeye ve bilmeye yönelik hükümlerini icraata hâkim kılsa, her alanda da kaliteli üretim ve eğitim gerçekleştirse çalışmalarda, projeyi ve planlama gibi unsurları da  ön planda tutulsa, arzu edilmeyen ekonomik krizler, özellikle de fiyat artışları olur mu?  

Ayrıca ülkemizdeki ekonomik krizlerin nedenleri arasında; mal/hizmet piyasaları ile finansal piyasalarda talep daralması veya arz fazlalığı, doğal afetler, siyasal bunalımlar, istikrarsız veya popülist politikalar, piyasalarda düzenleme ve denetleme eksikliği, yeterli üretimin olmayışı, ekonomik yapı, teknoloji ve ekolojideki hızlı değişimler gelmektedir.

Ayrıca ülkemizde her türlü sorunun çözümü geçmişin de vardır.

Dünyadaki son küresel ekonomik kriz ve sonrası alınan önlemler,  Atatürk’ü bir kez daha haklı çıkarmıştı. Çünkü her türlü imkânsızlığa rağmen Türkiye,  1929 yılındaki dünyada meydan gelen ekonomik krizi Atatürk’ ün mutedil (ılımlı) devletçilik politikaları sayesinde başarıyla atlatmış, bu ekonomik stratejileri,  Batı Ülkelerdeki son küresel ekonomik krizde de çözüm olmuştur.

Ayrıca ABD’de yaşanan ekonomik kriz ve Bush Hükümeti’nin 700 milyar dolarlık kurtarma paketi, dünyada kapitalist düzeni tartışmaya açmıştı.  Dünya liderleri kapitalist sistemi yerden yere vurdu. Saygın yayın organlarındaki başyazılarda, kapitalizmin geleceği tartıştı ve yeni model arayışlarını gündeme getirdiler. 

Ayrıca ekonomik, siyasi ve askeri anlamda, süper güç olan Amerika’nın tahtı hiç son ekonomik krizde bu kadar kuvvetli sallanmamıştı. Batan bankalar, işsiz kalan binlerce kişi ve Bush yönetiminin ekonomiyi yeniden rayına oturtmak için 700 milyar dolarlık kurtarma paketi,  Smith’in 1776’da Wealth Of Nations ile başlattığı “Kapitalizm ve serbest piyasa ekonomisi en mükemmel sistemdir” ekolünün çöktüğünün de bir tescili idi. 

Yine o günlerde ekonomistler, “dünyada yeni bir ekonomik sistem kurulması gerek. Dünya liderlerine, çok kutuplu bir sistem olmalı, IMF ve Dünya Bankası yeniden yapılandırılmalı. Dünya finansal sistemi değişmeli” ifadesini kullandılar.

Din adamları bile yaşanan krizden kapitalizmi sorumlu tuttu. Anglikan Kilisesi, “Karl Marx haklıymış. Kapitalist sistem insanlığı bu hale getirdi” açıklamasını yapıyorlar.

1929 yılında bütün dünyayı etkileyen Büyük Burhan’ın etkisi sermaye ve girişimcilik yetersizliği nedeniyle,  Türkiye Cumhuriyeti Devleti devletçilik politikası izlemeye başlamış, ciddi başarılar da elde etmişti.

Batı ülkeleri, 1929 yılındaki ekonomik krizden ders almadığı gibi serbest piyasa ekonomisini benimsedi. Sonuçta da son ekonomik kriz meydana geldi. Türkiye’ de çok partili dönemde, Atatürk’ ün ekonomi, özellikle de tarım ve sanayileşmedeki başarılarını sürekli  göz ardı edilerek,  aynı hataya düştü. Hızlı bir şekilde kapitalist düzene kaydı. Son yıllarda ise serbest piyasa ekonomisi, adeta kurtarıcı gibi Türk halkına sunuldu. 

 Atatürk, devlet ile ferdin karşılıklı faaliyet sahalarını ayırmak ve devletin de ferdin yerine geçmemesi gerektiğini de her vesile vurgulamıştır.

 Atatürk'ün "karma ekonomi düzenini "benimsemiş,  bu kavramdan daha geniş içerikte olan iktisadî düşünceleri, benimsediği iktisadî prensipler, çağdaş kalkınma politikası ve stratejilerine yön vermiştir.

Ayrıca ATATÜRK, "...Askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun iktisadî zaferlerle taçlandırılmazlarsa kazanılan zaferler yaşayamaz, kısa zamanda söner" hedefini sözde bırakmadı hayata geçirdi.

ATATÜRK döneminde, her türlü imkansızlığa rağmen, 1924-1929 döneminde ekonomimiz ortalama %10,8’lik bir hızla büyüyerek, altı yılda kümülatif olarak %79’luk bir büyüme sergilendi. ABD ekonomisi ise 1924-1929 arasında ortalama %3,3 reel hızla büyümüştü.

Türkiye’ de siyasi otoriteler, serbest piyasa ekonomisinde ısrarlı oldular. Hülasa Batı da son küresel kriz dolayısıyla, mutedil devletçilik politikalarını benimserken, Türkiye’de hala serbest piyasa ekonomisinde ısrar ediliyor.