Teknoloji, ülkelerin gelişmişlik düzeyini belirlemekte ve uluslararası yarışta, sahibine her alanda üstünlük sağlamaktadır. Ayrıca dünya ulusları, teknoloji üretebilenler ve üretemeyenler olarak, ikiye ayrılmakta, teknoloji üretemeyen uluslar, az gelişmiş uluslar olarak sınıflandırılmaktadır.

             Bu nedenle de ülkemiz ve Eskişehir, teknoloji üretmek zorundadır. Çünkü günümüz rekabet koşullarında, teknoloji geliştirme çalışmaları, işletmeler açısından kaçınılmaz olmuştur. İşletmelerin, rekabet edebilmesi için de teknolojinin transfer edilmesi, kullanılması ve üretilmesi çağımızda bir zorunluluktur.

               Ülkemiz ve Eskişehir’ in, uzun vadede teknolojik olarak ilerlemesinin en etkili yolu teknolojinin üretilmesidir. Teknolojinin üretilmesinde ise Ar-Ge faaliyetleri ile orantılıdır.            

              Ancak Ar-Ge çalışmaları, oldukça kapsamlı ve maliyetli olmasının yanı sıra getirisinin uzun vadede olması nedeniyle işletmeler açısından riskler içerirken AR-GE çalışmaları, pahalı faaliyettir. O nedenle de ülkemizde ve Eskişehir’de  "SEKTÖREL" ve " ÇATI" şirketleri veya SEKTÖREL KÜMLER” bu alandaki çalışmalar rahatlıkla yürütülebilir.

                Çağımızda, küreselleşmenin kızıştığı,  rekabet ve teknoloji üretmenin ve Ar-Ge çalışmalarının ön plana çıktığı dünyamızda üniversitelerin, kurum/kuruluşlarla, özellikle de Üniversite-sanayi işbirliğinin, mutlaka sağlanmalı, hatta yasal zorunluluk haline getirilmelidir. Çünkü sanayide kullanılan teknolojiyi geliştirmek ve nitelikli üniversite öğrencisi yetiştirmek için bu işbirliği şarttır.

            Üniversite- sanayi işbirliği, iki açıdan gereklidir. İlki, teknik anlamda gelişme ve desteği sağlamak için üniversitelerden yararlanmak, ikincisi de üniversitelerden danışmalık almak ve üniversite mezunlarının istihdam edilebilirliğini artırmaktır.

              Eskişehir’de AR-GE çalışmalarında en önemli sorun evrensel düzeyde, bilim üretebilme potansiyeline sahip doktoralı elamanlardır. Bu elamanlar ESO, EOSB ETO ve şirketler  tarafından burs verilerek, hem ülkemiz üniversitelerinde, hem de yurt dışındaki üniversitelerde yetiştirilebilir.
                  Eskişehir’in, ulusal ve global pazarlarda rekabet edebilmesi de bünyesindeki Ar-Ge çalışmaları ve kullandığı ve ürettiği teknoloji ile de orantılı olacaktır. Bu olanağa sahip olmak için de AR-GE teknoloji üretimi ve transferi kurumlaştırılmalıdır.

               Aslında, ESO tarafından, yıllar önce gündeme gelen,  bir türlü de bitirilmeyen, “BİLİM PARKI”  planladığı şekilde hayata geçirilseydi Eskişehir, Ar-Ge çalışmalarında, bilim ve teknoloji üretiminde, örnek kent olurdu.

                Öte yandan dünya ekonomilerini, radikal bir şekilde etkileyen ve şirketlerin de acil önlemler almaya zorlayan gelişmelerde şirketlerinin, en büyük kozlarından biri Ar-Ge çalışmaları ve harcamaları olmuştur.

                Ülke olarak, Ar-Ge faaliyetlerine ayrılan imkânlar, gelişmiş ülkelerin çok gerisindedir. Nitekim Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından gerçekleştirilen Ar-Ge Faaliyetleri Araştırması sonuçlarına göre, Türkiye’de, Ar-Ge harcamalarının, GSYİH içindeki payının binde 7.9 olduğu tespit edildi. Oysa gelişmiş ülkelerde Araştırma ve Geliştirme çalışmalarına ayrılan pay, yüzde 5’in üzerindedir.

              Eskişehir’de Ar-Ge, bilim ve teknoloji üretiminde, her kesim de elini taşın altına koymalı,  imkânları ölçüsünde maddi ve manevi fedakârlıkta bulunmalıdır. Çünkü 'AR-GE'siz ilerleme ve büyüme, artık hiçbir sektörde söz konusu olamaz. İster KOBİ olsun, ister dev sanayi; AR-GE'siz, ayakta kalamadığı gibi, global pazarlarda da söz sahibi olamaz.

              Eskişehir’ de, teknoloji üretmek ve üniversite- sanayi işbirliği için, girişimler oldu. 18 Eylül 1990 tarihinde, Anadolu Üniversitesi, ESO ve EOSB’ de bulunan 16 şirket tarafından, ATAP A.Ş (Anadolu Teknoloji Araştırma Parkı Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi) kuruldu.

              ATAP A.Ş’nin kuruluş amaçlarının başında, ulusal ve Eskişehir sanayiimizi, bir an önce gelişmiş ülkeler düzeyine çıkararak ülkemize, uluslararası pazarda rekabet gücü kazandırmak yolunda bilimsel bilgiyi uygulamaya dönüştürerek teknolojinin hizmetine sunabilmek için üniversiteler ile sanayi arasında, işbirliğini gerçekleştirecek bir Ar-Ge ekosistemi kurmaktır.

            Eskişehir’in teknoloji kenti olabilmesi için ciddi bir planlama, kararlı ve uzun vadede  sabırlı bir uygulamayı gerektirmektedir. Böyle bir programda ilgili taraflar, kentteki Milli eğitim kurumları, ESOGÜ, ESTÜ ve Anadolu Üniversitesi, ülke genelinde araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin koordinasyonundan sorumlu olan, TÜBİTAK, yanında kentteki tüm KOBİ’ler ve diğer kesimlerdir.

           Eskişehir’de, Ar-Ge merkezlerinin sektörlere göre dağılımına bakıldığında, Eskişehir sanayisinin güçlü olduğu sektörlerde yoğunlaştığı görülmektedir. Eskişehir Ar-Ge merkezine sahip 51 il sıralamasında; Ar-Ge merkezleri sayısı bakımından 10. sırada yer almaktadır. Eskişehir’de çalışan toplam Ar-Ge personeli sayısı 1.721’dir.

          Teknoloji insan hayatına büyük ölçüde girdiği andan itibaren, yaşam kalitesini artırdı ve insanların iş yapma şekillerini değiştirdi. Sanayicilerin üretim süreçlerini hızlandırdı ve bilim insanlarının deneylerini daha doğru bir şekilde yapmalarına olanak sağladı. Ancak teknolojinin kullanımı ve etkilerinin incelenmesi son derece önemlidir ve insanların teknolojiyi doğru kullanmaları için farkındalık oluşturulması gerekmektedir.

             Çağımızda bilimin doğrudan bir üretici güç haline dönüştüğü sanayinin teknoloji içeriğinin arttığı bir gerçektir. Eskişehir’in, bu gelişmelere ayak uydurması ve global pazarlarda rekabet edebilmesi, bünyesindeki kullandığı ve ürettiği teknoloji ile de orantılı olacaktır.

             Eskişehir’de, teknoloji üretimi açısından, önemli girişimler oldu.  Nitekim ESO tarafından gerçekleştirilmek istenen,  “Bilim Parkı”nın temeli 12 Nisan 1997 tarihinde zamanın Cumhurbaşkanı Rahmetli Süleyman Demirel, tarafından atılmış, 1999 yılına kadar da bitirilmesi hedeflenmişti. Bilim Parkı’nda “simge anıt”, “TSE” “KOSGEB”, “Girişimci geliştirme Merkezi” “İleri teknoloji ve AR-GE Bölgesi”, “Yüksek Okul ve Teknik Okullar Bölgesi”,  “Otel”, “Golf Alanı”, ”Yeşil Alanlar” ve “Serbest Bölge” yer alacaktı.

           Ayrıca Bilim Parkı’nda, Anadolu Üniversitesi bir “Meslek Yüksek Okulu”, Koç Vakfı bir  ”Endüstri Meslek Lisesi” ve Türk Telekom’ da bir “Meslek Lisesi”  gerçekleştirecekti.

             Bilim Parkı, sadece Eskişehir’deki girişimciler için değil, ileri teknoloji kullanan her sektör  ve ülkeden firmalara da kullanıma hazır işyeri sunacaktı. Bilim Parkı,  hedeflendiği şekilde gerçekleştirilemedi. Şayet gerçekleştirilmiş olsa idi; Eskişehir “ KOBİ”ler açısından çok iyi imkân ve olanaklar yaratılmış olacaktı. Sayın Abacı’nın, gayretlerine rağmen, TÜSİBAK’ tan kaynaklanan sebeplerden dolayı gerçekleştirilemedi.

         Bilim Parkı, niçin planlanan süre içinde bitirilmedi, en iyi ESO yetkilileri bilir. Ancak bitirilmiş olsa idi; Eskişehir teknolojik ve AR-GE çalışmaları açısından, ciddi bir mesafe alacaktı. Eskişehir’in teknolojik gelişmesine katkıda bulunurken, AR-GE faaliyetlerinde ve Türkiye’nin uluslararası teknolojiye katkılarını artırmada da katalizör olacaktı.

            Eskişehir’ de, teknoloji üretmek ve üniversite- sanayi işbirliği için, girişimler oldu. 18 Eylül 1990 tarihinde, Anadolu Üniversitesi, ESO ve EOSB’de bulunan 16 şirket tarafından, ATAP A.Ş (Anadolu teknoloji Araştırma Parkı Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi) kuruldu.

            ATAP A.Ş, ulusal ve yerel sanayimizi, bir an önce gelişmiş ülkeler düzeyine çıkararak  global pazarlarda, rekabet edebilecek güce eriştirecek, bilgiyi, uygulamaya dönüştürecek, teknoloji hizmetinin sunulabilmesi için de, üniversite ile sanayi arasındaki işbirliği etkin bir hale getirilecekti.

            ATAP A.Ş’nin kuruluş amaçlarının başında, ulusal ve Eskişehir  sanayiimizi, bir an önce gelişmiş ülkeler düzeyine çıkararak ülkemize, uluslararası pazarda rekabet gücü kazandırmak yolunda bilimsel bilgiyi uygulamaya dönüştürerek teknolojinin hizmetine sunabilmek için üniversiteler ile sanayi arasında, işbirliğini gerçekleştirecek bir Ar-Ge ekosistemi kurmaktır.

             ATAP A.Ş. başarılı çalışmaları sonucunda Teknoloji Araştırma Parkı A.Ş. (ATAP), “ Eskişehir  Teknoloji ve İnovasyon Merkezi (ETİM) Projesi” ile “Küçük İşletmeler (KOBİ)” kategorisinde ödül almaya hak kazandı.

      Eskişehir OSB Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Nadir Küpeli, ATAP A.Ş.’yi elde ettiği başarıdan dolayı kutlayarak, “2014 yılından bu yana Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Stratejik Araştırmalar ve Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından organize edilen yarışmada, bu yıl rekor kırılarak 596 proje ile en yüksek başvuru sayısına ulaşıldığını görüyoruz. Katılımın bir hayli yoğun olduğu yarışmada dereceye girerek kendi kategorisinde ETİM projesi ile ödüle layık görülen Eskişehir OSB iştirakimiz olan ATAP A.Ş.’yi, Yönetim Kurulu Başkanı olan yol arkadaşımız Sayın Metin Saraç’ı, Genel Müdürümüz Sedat Telçeken’i, ETİM Direktörümüz Hakan Ünal ve tüm ekip arkadaşlarımızı kutluyorum” dedi.

              Eskişehir’de, teknoloji üretecek imkân ve olanakları artırmak ve kenti de teknoloji ithal eden değil, üretip ihraç eden, bir bölge yapmak istiyorsak, Teknoloji Araştırma Parkı A.Ş. yanında, mutlaka “Kümeler”,“ sektörel” ve “ çatı” şirketlerini oluşturmak zorundayız.

                    Eskişehir’in, teknoloji kenti olabilmesi için, ciddi bir planlama, kararlı ve uzun vadede  sabırlı bir uygulamayı gerektirmektedir. Böyle bir programda, ilgili taraflar, kentteki Milli eğitim kurumları, ESOGÜ, ESTÜ, Anadolu Üniversitesi, ülke genelinde araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin koordinasyonundan sorumlu olan, TÜBİTAK yanında kentteki tüm KOBİ’ler ve diğer kesimlerdir.

         Elbette Eskişehir’in, teknoloji üreten kent olabilmesi için, evrensel düzeyde bilim üretebilme potansiyeline sahip doktoralı elemanlara, ihtiyaç vardır. ESO ve işletmeler veya oluşturulacak KÜME  “ÇATI” veya “SEKTÖREL” şirketler,  bu elemanları, hem ülkemizdeki üniversitelerde, hem de yurt dışında yetiştirebilirler.

          21.yüzyılda, bilimin, doğrudan bir üretici güç haline dönüştüğü, sanayinin teknoloji içeriğinin arttığı bir gerçektir. Eskişehir’in, bu gelişmelere ayak uydurması ve global pazarlarda rekabet edebilmesi, kullandığı ve ürettiği teknoloji ile de orantılı olacaktır.