Kalabak Su dağıtımında “skandallar zinciri” oluşturan büyük kriz, Ağustos ayı başlarında patladı.

Nasıl ortaya çıktığı malum…

Bir vatandaş, “kullanım dışı olması gereken”, bir başka anlatımla da “insan sağlığı açısından sakınca oluşturan” damacanalarla su satışı yapıldığını tespit etti.

Olay kamuoyuna yansıyınca İl Sağlık Müdürlüğü olaya el koydu.

Depodaki damacanalar kontrol edilmeye başladı.

Anlaşıldı ki, “kullanım dışı olması gereken” damacana sayısı öyle 5-10 adet değil, on binlerce…

“İnsan sağlığı açısından sakınca oluşturan” damacanalar toplanmaya başladı.

Yeni damacanalar zamanında alınmadığı için de “damacana açığı” oluştu.

Ve büyük kriz patladı.

Nasıl ortaya çıktığı gibi görünen nedeni de belli…

Ancak asıl neden başka…

“Asıl neden nedir” sorusunun tek yanıtı yok.

Yanıtlar sıralandığında uzunca bir liste oluşur.

“Yönetim zafiyeti”, “iş bilmezlik”, “görev ihmali”, “koltuk kavgası” ve benzerleri…

Kısaca “bir kamu kurumunda olmaması gereken” ne varsa hepsi…

Büyük kriz patladıktan sonra yapılanlar da belli…

ESKİ Genel Müdürü Suat Balcı istifa ettirildi.

“Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından soruşturma başlatıldı” dendi.

Denmesine dendi de sonrasında bir şey gelmedi.

Büyük krizde şu veya bu boyutta pay sahibi olanları hepsi yerlerinde duruyor.

“Krizin oluşmasında pay sahibi olanlar” ile krize çözüm bulunabilir mi?

Elbette ki bulunamaz.

Bulunamadı da zaten…

“En kısa sürede çözülecek” denildi.

Suç sakaların üzerine yıkılmak istendi. “Sakalara takip cihazı taktık, rahatlama olacak” denildi.

Denilenlerin hepsi boş çıktı.

Büyük krizin patlamasından bu yana yaklaşık 4 ay geçti.

Kalabak Su dağıtımında hala ciddi sıkıntı var.

Sıkıntının hala çözülememesini anlamak çok zor…

İMHA EDİLECEK DAMACANA BELLİ

Geride kalan yaklaşık 4 aylık sürenin sonunda “kullanım dışı kalması gereken” damacana sayısı üç aşağı beş yukarı belli oldu.

Bu konuda somut bir veri var.

Toplanan damacanaların kırımı için ihale yapıldı.

İhaleye çıkartılan damacana 70 ton…

Bu tutar çok ilginç…

İlginç kılan da 2019 yılında yapılan kırım ihalesi…

Yaklaşık 179 Bin damacana ihaleye çıkartıldı.

İhale 15 ton üzerinden yapıldı.

İhaleyi alan daha öncekilerle aynı… İzmirli bir firma…

Son ihaleyi alamadı.

70 ton üzerinden açılan ihaleyi Eskişehirli bir firma kazandı.

Kazanmasına kazandı da işin kendisine verilmemesi için yapılmadık şey kalmadı.

Boşuna olmasa gerek…

Neyse…

İşi asıl ilginç kılan ihaleye çıkartılan damacana tonu…

15 ton nerede 70 ton nerede?

Aradaki fark 55 ton…

Yaklaşık 5 katı fazla…

15 ton damacana, 179 Bin adet damacana ediyorsa, 70 ton damacana kaç adet eder?

Yaklaşık 900 adet damacana eder.

Son ihalede bu kadar damacananın kırıma gönderilmiş olması gerekir.

Acaba öyle mi?

Bilemiyoruz artık.

Bir yıl arayla yapılan iki ihale arasındaki tonaj farkı çok büyük.

“Korkunç” dense olur.

 “Doğal” karşılanamaz.

“Bu işte bir iş var” dememek elde değil…

Ciddi biçimde araştırılması gerekiyor.

Araştırması gereken belli…

Elbette ki, Büyükşehir Belediye Başkanlığı…

Gerekeni yapar mı?

Bugüne kadar sergilenen tavra bakınca “yapar” demek çok zor.

Neyse ki, Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma var.

Şu kırım işi de soruşturma kapsamına alınsa iyi olur.

“Kamu zararı olma” olasılığı çok fazla…

NEREDE BU DAMACANALAR

Toplanan damacanaların kırımı için ihale yapıldı.

Doğal olarak elde kalan “insan sağlığı açısından sakınca oluşturan” damacana sayısı çok olmasa gerek.

Evlerde falan da kalmamıştır.

Kullanılabilir durumda olması gereken damacana sayısı da belli…

2015 yılında alanmış 100 Bin damacana var.

2016 yılında 200 Bin damacana alındı.

2017 yılında alınan damacana sayısı 100 Bin…

2019 yılında 200 Bin damacana alımı yapıldı.

2020 yılında gecikmeli olarak ihalesi yapılan damacanalardan 100 Bini geldi.

Sakalar tarafından alınıp kuruma verilen 10 Bin damacana var.

Şu an kullanımda olması gereken damacana sayası 700 Binin üzerinde…

Bu kadar damacana varken sıkıntının olmaması gerekir.

Ancak tablo ortada…

Kalabak Suyu dağıtımındaki sıkıntı hala devam ediyor.

Anlamak da kabullenmek de olanaksız…

“Nerede bu damacanalar” diye haykırmamak elde değil…

Bu soruya asıl sorması gereken de belli… Yine Büyükşehir Belediye Başkanlığı…

Aslında bugüne kadar çoktan sormuş olması gerekirdi.

Nedense sormadı.

Bugünden sonra soracağa da benzemiyor.

Onun için bu soruyu sormak da yine Cumhuriyet Savcılığı’na kalıyor.

Mutlaka sorulmalı da…

Ciddi bir kamu zararı söz konusu olabilir.

BU İŞTE BİR İŞ VAR

“Skandallar zinciri” oluşturan büyük krizin ortaya çıkmasından bu yana yaklaşık 4 ay geçti.

Sıkıntı hala ortadan kalkmış değil…

Olayın üzerindeki “sır perdesi” de olduğu gibi duruyor.

Aydınlatılması gerektiği halde aydınlatılmayan yanlar hala oldukça fazla…

Olayın başından beri hep söylüyoruz…

“Bu işte bir başka iş var”…

Bu, söz bugünde ortadan kalkmadı.

Hala “bu işte bir başka iş var” dememek elde değil…

Öyle olduğu kesin de “o iş” nedir acaba…

Bulması gereken belli… Yine Büyükşehir Belediye Başkanlığı…

Gereken nedense yapılmıyor.

Büyük krizde şu veya bu oranda pay sahibi olanların hepsi yerlerinde duruyor.

Suç sakaların üzerine yıkılarak olay kapatılmak isteniyor.

Dedik ya… Neyse ki, Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma var.

Sonucunu kestirmek olanaksız elbette ki…

Umarız ki, tüm soruların yanıtı ortaya çıkar.