Köy Enstitüleri, ülkemizin bir kültür devrimi, özgün bir eğitim sisteminin ve eğitim hakkının adıdır. Başka bir eğitimin, başka bir okulun olabileceğini gösteren bir çağdaşlaşma tasarımı ve Türkiye’nin modernleşme hareketinin en önemli kazanımıdır. Evrensel pedagoji dünyasına ülkemiz eğitimcilerinin armağanıdır.
              Köy Enstitüleri,  dünyaya örnek bir projedir.  COVİD-19 ve açlık korkusuyla, Köy Enstitüleri de dünyanın, yeni umudu oldu. ABD, Hindistan, Venezuela, Kore, gibi, 100’ün üzerinde ülke "Atatürk Modeli" diye tüketimden, üretim toplumuna geçiş için, Köy enstitülerini örnek alan uygulamalara başladılar.

              Bugün dünyanın örnek olarak eğitim sistemlerine aldıkları, 17 Nisan 1940 tarihinde 3803 Sayılı Köy Enstitüleri yasası ile kurulan, Köy Enstitülerinin sayısı 10’du. 1944 yılında bu sayı 20’ye ulaştı. 1948 yılında Van’da açılan Ernis Köy Enstitüsü ile sayı 21 oldu. Köy Enstitülerine, öğretmen yetiştirmek için de 1942 yılında da Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü açıldı.

             Köy Enstitüleri programı çok yönlü eğitimi benimsemişti. Genel kültür ve beceriler yanında edebiyat, resim, müzik ve spor gibi etkinlikler, her öğrencinin doğal hakkı sayılıyordu. Her sabah güne jimnastik, ya da halk oyunları ile başlanırdı. Eğitim yaşamının tümüne sanat, hareket ve yaratıcılık egemendi. Her öğrencinin, bir müzik aleti (genellikle mandolin) çalması zorunlu idi. Halk kültürünün, tüm malzemesi  taşınıp işleniyordu.

                 Köy Enstitülerinde, her hafta bir eğlenti düzenlenir, bu etkinliğe yönetici ve öğretmenler de katılırdı. Bu eğlenti programları, piyes, müzik, gösteri, halk oyunu, orta oyunu vb. etkinliklerden oluşurdu. Bu etkinlikleri çevredeki köylüler ve öğrenci velilerinden konuk olanlar da izlerlerdi.

                Köy Enstitülerinde, uygulanan eğitim ve öğretim yöntemi, öğrenciyi merkeze koymuş ve onun etkin kılınmasını temel almıştı. Ekip çalışmaları ve bireysel etkinlikler öğrenci kişiliğinin geliştirilmesi açısından vazgeçilmez koşuldu.

            Köy Enstitüleri, halk kültürüdür. Bozkırın, umudun senfonisi, türküsü, halk oyunları ve müziğiydi. Anadolu kültürünün, tüm zenginliklerini, eğitim dizgesine katan, öğrencinin insana dair tüm güzelliklerle donatılması ve toplumsal sorumluluğa, sahip olmasını amaçlayan ve her yönüyle çevresinin ve bölgesinin, eğitim, kültür merkezi olan kurumlardı.
             Köy Enstitülerinden yetişen yazar ve şairler, Türk edebiyatında büyük bir kültür devrimini gerçekleştirmiştir. Edebiyatı halklaştıran, bir eğitim dizgesinin adıydı. Köy Enstitüleri; bir insanlaşma, toplumsallaşma projesidir. Anadolu insanın özgürlüğe-aydınlanmaya yürüyüşünün adıdır. Anadolu topraklarında ulusaldan evrensele yürüyüşün, özgüvenin, aşılamayan özgün bir eğitim sisteminin adıydı.
               Köy Enstitüleri halk sağlığı, modern tarım ve hayvancılık alanlarındaki çağdaş bilgileri, deneyimleri köye taşıdılar. Köy Enstitüleri, “eğitim ve demokrasi” gibi iki evrensel değeri yan yana getiren eğitim kurumları olarak demokratik kültürü bir yaşam biçimine dönüştürerek, tüm süreçlerin sorgulandığı eğitim kurumlarıydı.
              Köy Enstitüleri, tutumluluğu, yapıcılığı, yaratıcılığı ve üreticiliği ilke edinen, eğitimde fırsat eşitliğini hayata geçiren, kadın, erkek ayırımını kaldıran, bölgelerarası dengesizliğe son veren, ulusun yeniden doğuşunun, birlikte üretmenin, doğayı birlikte dönüştürmenin, birlikte başarmanın ve ülkemizin, ilk pozitif eğitim sisteminin adıdır.
          Köy Enstitüleri; “iş okulu, kültür okulu, müzik okulu, tarım okulu, sanat okulu, aydınlanma okulu” olarak 1940’lı yılların, nüfusun % 80’inin yaşadığı köylerin gelişimini-değişimini kendi çocuklarıyla başarmayı hedefleyen özgün bir eğitim-kültür projesiydi.

          Köy Enstitülerinde, öğrencilere öğretmenlik becerileri yanında erkek öğrencilere “demircilik-yapıcılık-marangozluk”, kız öğrencilere “biçki-dikiş, ev ve el sanatları” gibi farklı alanlarda uygulamalı eğitim vererek, araçsal donanımlarla köylere göndererek bu becerileri ile kırsal kesimin kalkınmasına ciddi katkıda bulundular.

            Köy Enstitüleri, yaparak, yaşayarak, üreterek öğrenilen bilgilerle deneysel pedagojiyi hayata geçiren, doğayı iş ve emekle dönüştüren kurumlardı. Enstitülerde öğrenciler, “özgüven ve özgürleşme” süreçlerini geliştirerek Cumhuriyetin “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” kuşakları hayata geçirdiler.

             Köy Enstitüleri, biz yaparız, biz üretiriz, biz başarırız demenin adıdır. Korkuları yenmenin destanıdır. İlerici bir toplumsal değişim projesi-kültür devrimidir. Nitelikli bir eğitimin, laik, demokratik, bilimsel,  parasız eğitimin, eğitim hakkının adıdır. Köyün kendi çocuklarıyla içten canlandırılması olayı ve özgün öğretmen yetiştirme deneyiminin adıdır.
               Köy Enstitüleri; 17 bin 341 yoksul köy çocuğundan, bilinçli bir aydın, gerçek Cumhuriyet öğretmeni ve köy sağlık memuru yarattı. Bu insanlarımız kar, tipi, çamur demeden, Türk Bayrağının dalgalandığı, her yerde hizmet yaptılar.

                Onlar, Cumhuriyetimizin o coşkulu, o heyecanlı, fikir taşıyıcıları olarak, bütün vatan sathında, "Atatürkçü düşüncenin" meşalesi ile halka, bir ışık, bir yön oldular. Köyden şehre gelmek için, balçık çamurlara, bata çıka, ya da hasta çocuğunuzu, muayene ettirmek için "öküz arabasının " ağır, ağır yol kat etmesine sabrettiler. Bazen de yağmur, kar, tipi, boran içinde, iliklerinize kadar soğuğu hissederek, uzun ince bitmeyen yollarda saatlerce yürüdüler.
                Bütün bu olumsuzluklara rağmen çalışma azminden, iradelerinden, hiçbir şey kaybetmediler. Köyüne ya da şehre ulaştığında da mütevekkil insanlara yaraşan, o dost canlısı, yüzünde, kutsal bir görevi yapmanın huzuru içinde oldular
               Köy odalarındaki sohbetleri hiç unutmadılar. Arkadaşları, dostları, saf ve temiz köylülerdi. Onlar öğretmensiz;  öğretmelerde, onlarsız yapamıyordu. Ahmet ve Fatma kızı nasıl yetiştirebilirim, diye akşamları, beş numaralı lambanın ışığında biteviye düşündüler.
             Bir serencam-ı ömürlerinde, daha neler vardı kim bilir. İçlerinde taşıyorlardı anılarını, sadece gönül dostlarına anlatıyorlardı. İçlerinde müthiş bir özgüven vardı. Fakat bunu hiç belli etmediler.

             Köy Enstitüsü kurucularını ve mezunlarını saygı  minnet ve şükranla ile anıyoruz.