16 Nisan 2017 Cumhuriyet tarihinin en önemli günlerinden birisi olarak tarihteki yerini aldı bile. 16 Nisan bir dönüm noktasıydı. Tarihi bir referandum yapıldı.Referandumun sonuçları birbirine o kadar yakın çıktı ki, ne ‘evet’ diyenler, ne de ‘hayır’ diyenler açısından ‘ezici’ bir sonuç alındı denilemez.. Benim asıl dikkatimi çeken ise 16 Nisan sabahına kadar yoğun bir propaganda dönemi yaşandı. ‘Evet’ diyenler de ‘hayır’ diyenlerde inanılmaz çaba gösterdiler. Vatandaşa öylesine bir yakın pres uygulandı ki nerede ise vatandaş ‘isyan’ edecek hale geldi. Bakanlar, partilerin üst düzey temsilcileri, milletvekilleri hepsi sahadaydı. Çadırlar, broşürler, çalınan kapılar…

Ve referandum bitti. Artık referandumdan çıkan sonucun bugünü ve yarınlarımızı nasıl etkileyeceğini ilerleyen zaman içerisinde göreceğiz elbette. Ancak dikkat çeken şey sahanın tamamen sessizliğe bürünmesi. Partilerde fırtına öncesi sessizlik hakim. Sanki bir iç hesaplaşma dönemi başlayacak gibi görünüyor. Şimdi herkes elinde kağıt kalem hesap yapıyor diyeceğim de öyle değil.. Şimdi kulisler hareketli.. Konuşulanların bulanıklığı kafa karışıklığına sebep oluyor. Ancak bir süre sonra her şey netleşir ve taşlar yerine oturur. Sessizliğin sebebi fırtına öncesi  yaşanması gereken değildir inşallah…

+++

SANAYİYİ NASIL BİLİRSİNİZ?

Küçük Sanayi Bölgesi’nin kaldırılması ve yeniden bölgenin yapılanması adına senelerdir söylemler geliştirilir, iddialı açıklamalar yapılır, tartışmalar yaşanır. İşin son noktası galiba ‘Afet Riskli Alan’ olarak ilan edilmesi oldu. Tabii ki gelişmeleri bizde yakından izlemeye çalışıyoruz.

İşin ilginç tarafı ne biliyor musunuz? Mevcut sanayi çarşısının gerçek bir çöküntü bölgesi olması. Dün gazeteki arkadaşlardan bir ikisi ile sanayiye gittik. Sonuçta manzara herkesin gördüğünden farklı değil. Sorun çok net bir biçimde ortada. Çalışma şartları son derece sıkıntılı, binalar metruk, insanların sağlıklı yemek yiyecekleri, çay içeçekleri mekanları bile yok denilebilir. Kısacası sanayi artık tam anlamıyla fiilen beyaz bayrağı çekmiş durumda. Ancak içindekiler ne düşünür onu bilmiyorum..

+++

ŞU SOSYAL MEDYA NEYMİŞ…

Teknolojiye aç bir toplum olduğumuz çok açık. En yeni teknolojik araç ve gereçleri  pazara girdiği andan öyle hayatımızın bir parçası haline getiriyoruz ki şaşırmamak elde değil. Örneğin ülkemiz tam anlamıyla bir cep telefonu mezarlığı. Yani sadece konuşmaya, mesajlaşmaya, görüntülü paylaşımlara yaptığımız masrafın haddi hesabı yok. En garibanında bile akıllı tefon yoksa yadırgıyoruz insanları. Bir de işin sosyal medya boyutu var. Bu sosyal medyadan siyasetçisinden eğitimcisine, çöpçüsünden, çobanına herkes rahatsız ama herkeste bu sosyal medya denilen araçları kullanmaktan geri durmuyor. Hele bu vasıta ile yapılan hakaretler, küfürler, abuk subuk değerlendirmeler öylesine yayfın hale geldi ki beni bu da anormal bir şekilde rahatsız ediyor. Sonuçta ne vazgeçilebiliyor ne de düzeltme imkanına sahibiz. Kısacası artık en melun şeylerin bile sosyal medya üzerinden paylaşılması can sıkıyor. Peki bu işin önüne nasıl geçmeli? Çok basit topluma daha al benili, daha kullanıma açık hoş vakit geçirmeyi gerektirecek yeni oyuncaklar bularak…