8 Mart, özel bir gün…
“Dünya Emekçi Kadınlar Günü…”
Özel olduğu kadar da anlamlı bir gün…
Kutlamayan yok.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte mesaj yağmaya başladı.
Gün boyu da kesintisiz sürdü mesaj yağmuru…
Kutlamalar yalnızca “mesaj yağmuru” ile sınırlı değil…
Onların yanı sıra yazılı ve sözlü açıklamalar da var.
Gerçekleştirilen etkinlikler de oldukça fazla…
Dağıtılan karanfiller, açılan sergiler, düzenlenen eğlenceler… Ve daha neler.
Uzun sözün kısası “kadınların gönlünü almak” için seferber olundu.
Kutlamalar için söylenecek söz yok.
Ne güzel…
İyi de ya kadına dair gerçekler?
Böylesine kutlama seferberliği yaşanan, kadına dair övgüler yağdırılan bir ülkede kadına dair gerçeklerinde güzel olması gerekir.
Gerekmesine gerekir de ne gezer…
Tablo tam tersi…
Türkiye’de yaşayan insanların yüzde 49,8’i kadın…
Sayısal anlamda “kadın-erkek eşitliği” söz konusu…
Peki gerçek yaşamdaki karşılığı nasıl?
Soruya yanıt olacak bir rapor var.
Dünya Ekonomik Forumu “Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu…”
Raporda 145 ülke sıralanıyor.
Türkiye’nin yeri 130’ncu sıra…
Raporla ortaya konulan gerçek bu…
Sayısal eşitliğin gerçek yaşamda karşılığı yok.
“Kadın-erkek eşitliği” şöyle dursundurusun aralarında tam anlamıyla bir “uçurum” var.
Kadına dair diğer veriler de çok farklı değil…
Kadınlar eğitimden uzak tutuluyor.
Okuma yazma bilmeyen kadınların oranı erkeklerin 5 katı…
Üzülmemek elde değil…
Çalışma yaşamında da eşitsizlik söz konusu…
Çalışan kadın sayısı artıyor.
Ancak henüz erkeklerin yanına bile yaklaşılmış değil…
Erkeklerin iş gücüne katılma oranı yüzde 71,3… Kadınların oranı ise yüzde 30,3…
Yarısı kadar bile yok.
Ücretlendirme konusunda da eşitsizlik var.
Kadınlar, erkeklerle aynı işi yapsalar bile aynı ücreti alamıyorlar.
Aldıkları para erkeklerden yüzde 1,3 oranında daha az…
Türkiye’de yaşayan kadınlar, seçme ve seçilme hakkını kazanma konusunda çok şanslılar… Çoğu ülkenin kadınlarından önce kazandılar bu hakkı…
Peki ya hakkın kullanılmasında durum ne?
Tam tersi…
TBMM’de de belediye meclislerinde de kadın sayısı çok az…
“Vitrin süsü olacak kadar” dense olur.
Türkiye’de kadına dair olumsuz veriler yalnızca bunlarla da sınırlı değil…
Dahası var.
En önemlisi de kuşkusuz şiddet…
Bu konuda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından yapılan “Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması” var.
Araştırmaya göre, Türkiye’de yaşayan her 10 kadından 4’ü eşi ya da erkek arkadaşından fiziki şiddet görüyor.
Böylesi bir tablo için “korkunç” tanımlaması bile hafif kalır.
Dahası da var.
Çocuk yaşta evlenmeye zorlanan kızlar… Cinsel tacize uğrayan çocuklar… Tecavüz kurbanları ve daha neler.
Verilere bakınca insanın tüyleri ürperiyor.
Söylenecek daha çok şey var.
Ancak sözü daha fazla uzatmaya gerek yok.
Türkiye’deki kadına dair tablo iç karartıcı… Neresinden bakılırsa bakılsın insanın içi kararıyor.
Türkiye’de yaşamak zor… Kadın olarak yaşamak çok daha zor…
Gerçekteki bu tabloya karşın 8 Mart’larda oluşturulan tablo…
“Günah çıkartmak” gibi bir şey…
Bir anlamı da yok elbette ki…
Yılda bir gün “günah çıkartmak” yerine yılın her gününde “kadına saygı duymak” tercih edilse… Türkiye, kadınıyla erkeğiyle huzur ve barış içerisinde yaşanabilen bir ülke haline getirilse… Çok daha güzel olmaz mı?
“Güzel” de ne demek… Harika olur.