Ramazan ayı sona erdi, bir bayram daha geldi.
Gelmesine geldi de… ‘’De’’ si var işte…
‘’Tam kapanma dönemi’’ devam ediyor.
Alınan önlemler, daha doğrusu da getirilen yasaklar var.
Toplu bayramlaşma da bayram ziyareti de yok.
Parklarda, lunaparklarda ‘’çocukları sevindirme’’ de söz konusu değil…
Evlere kapanılacak… Bayramlaşmalar da telefonla yapılacak.
Çocuklar da artık evlerde oyalanacak…
Kısacası, bu bayram da bayram gibi yaşanamayacak.
Bunun iyi olmadığını biliyoruz…
Ancak katlanmaktan başka da seçenek yok.
Korona virüs gibi bir büyük bela var.
Bir yılı aşkın süredir mücadele veriliyor.
Ne yazık ki, yok edilemedi.
Her fırsatta yaygınlaştı, binlerce insanın canını aldı. Hasar bıraktığı insan sayısı da kat be kat fazla…
Yayılmak için fırsat kolluyor.
Vakalar azalma eğilimi göstermişken korona belasına aradığı fırsatı vermemek gerek.
Onun için bu bayramı da ‘’Bayram geleneklerinden yoksun’’ olarak kutlamaya katlanacağız.
Bayramı tüm toplum olarak buruk karşılıyoruz.
Daha da buruk karşılayanlar oldukça fazla…
En başında büyük bela yüzünden iş yapamaz hale gelenler yer alıyor.
Yeme içme sektörü olarak da tanımlanan lokanta, kafeterya, restoran , kahvehane ve benzeri işyerleri bir yılı aşkın süredir kapalı…
İşletmecilerin hali kötü ki ne kötü…
Doğru dürüst gelir yok.
Buna karşın başta kira ve yükümlülükler olmak üzere giderler olduğu gibi devam ediyor.
Gelir yok, gider çok…
Buna kim nasıl dayanacak?
Dayanamayanların sayısı oldukça fazla… Ayakta kalanlar da yıkıldı yıkılacak bir halde…
Sektörde sıkıntıya girenler yalnızca işletmeciler ile sınırlı değil…
Daha büyük sıkıntıya girenler var.
Ekmek parasını bu sektörden çıkartanların sayısı oldukça fazla…
Müzisyenler, garsonlar, komiler, aşçılar ve benzerleri…
Bir yılı aşkın süredir işsizler…
Aralarında sosyal güvenceleri olmadığı için ‘’kısa çalışma ödeneği’’ ve benzeri desteklerden yararlanamayanlar da var.
Bir yılı aşkın süredir ne yaparlar, ne ederler bilinmez…
Düşünmek bile insanı kahrediyor.
Küçük esnaf ve tüccarların durumu da çok farklı değil…
İşyerleri uzun süre kapalı kaldı.
Açık olsalar bile kazanç sağlanamadı.
‘’Bayram öncesi ümidi’’ vardı.
‘’Tam kapanma’’ ile birlikte o da boşa çıktı.
Ya çiftçiler?
Sorunu yanıtı ‘’Bir dokun bin ah işit’’ dedirten türden…
İklim koşulları nedeniyle ağır darbe yediler.
Onlar yetmezmiş gibi ir de korona virüs belası geldi.
Gerektiği gibi üretim yapamadılar… Dahası yaptıkları üretim de ‘’çare’’ değil ‘’büyük dert’’ oldu.
Kışın patates ve soğanlar, baharda da yeşillikler ellerinde kalıverdi.
Bayram yapacak halleri falan yok.
Söylenecek daha çok şey var.
Ancak sözü daha fazla uzatmaya gerek yok.
Toplumun ezici bir çoğunluğu bayramları bayram havasında kutlayacak hal kalmadı.
‘’Ah nerde o eski bayramlar’’ sözü var ya…
Eskiden ‘’çocukluk yıllarındaki bayramlara özlem’’ olarak söylenirdi.
Ya şimdi…
Çocukluk yıllarındaki bayramlar şöyle dursun yakın geçmişteki bayramlar bile özlemle anılıyor.
Her gelen bayram, bir öncekini arattırdı.
Evet…
Kimsede bayram yapacak hal yok. Ancak bayramların simgesi olan barış, sevgi ve kardeşliği unutmamak gerek…
Çoğu şeyi yitirdik, hiç olmazsa o değerlere sahip çıkalım…
İyiliklere vesile olması dileğiyle tüm okurlarımızı bayramını kutlarız…
Bayram sonrasında buluşmak üzere…