Geçtiğimiz Cuma akşamı  A Milli Takım Eskişehir’de  İzlanda’yı ağırladı. Sonuç malum. Türkiye için olmazsa olmaz şart final şansını değerlendirmek için galibiyet iken ne yazık ki sonuç hüsran oldu.bu konuda çok fazla yorum yapıldı. Alt yapıdan milli Takımdaki futbolcuların gruplaşmalarına, Lucescu’nun yerine kadronun başkaları tarafından , yapılmasına milli takıma  çağrılma kriterlerine kadar her şey konuşuldu. Bu arada Eskişehir açısından konuşulan önemli bir şey vardı. Eskişehirspor taraftarının alınan mağlubiyete ve oynanan kötü futbola rağmen A Milli Takım’a verdiği desteğin son dakikaya kadar sürdürmesi.  Konu hem yaygın medyanın yazarları hem de yorumcuları tarafından alkışlandı.  Yetmedi Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan partisinin Afyon’daki kampından canlı yayınlanan konuşmasında Eskişehirspor taraftarına övgü yağdırdı. Buraya kadar her şeye eyvallah… çünkü her zaman yazıp çiziyorum Eskişehir pek çok alanda örnektir diye…

Tartışılması gereken  bir konu var ki taraftar profili… Nereden çıktı bu mesel diyebilirsiniz. Hafta sonunda Bözüy’te hemen burnumuzun dibinde bir bölgesel Amatör Lig maçı oynanıyor. Maç öncesi konuk takımın iki minibüs dolusu taraftarı da Bozüyük’e geliyor. Tam şehre giriş sırasında yapılan aramada iki minibüsten çıkanlar “Bunlar maça mı geliyor yoksa savaşa mı?” sorusunu sorduruyor. Sadece bir amatör maç seyircisinin bu profili bile futbolda neleri nasıl düzeltmemiz gerektiğinin ipuçlarını veriyor sanırım.

+++

 SAKIN HA BUNLARA PRİM…

Yukarı da Eskişehirspor taraftarının A Milli Takım’a verdiği inanılmaz desteğin ne kadar önemli olduğunu  yazıp çizdim. Anlatmaya bile gerek yok. Bandosu tribünlerdeki dayanışması ve takımına olan sevgisi asla tartışılmayacak tek gurup Eskişehirspor taraftarıdır. Ancak unutmamak gerekir ki Eskişehirspor son iki sezona toplamda ( 4+2) maç seyircisiz oynama cezasıyla girdi. Yani Eskişehirspor evinde seyircisiyle oynayabileceği 6 maçı boş tribünler önünde oynadı. Bu 6 maçın kaydeni kim? Öncelikle Eskişehirspor kulübü, ardından Eskişehirspor taraftarı. Toplam 6 maçlık ceza ile ilgili olarak taraftarın rakibe yaptığı herhangi bir şey yok. Kulübün her hangi bir futbolcusuna yönelik herhangi bir şiddeti yok. Ya “Keskin sirke küpüne” misali zararı kendi kendimize verdik. Yukarıdaki övgüleri almışken bundan sonraki süreçte umarım bir daha küpümüze zarar vermeyiz, kendi ayağımıza kurşun sıkmayız… bu konuda herkesin yanıbaşındakini kontrol etmek gibi bir görevi olduğunu unutmadan içerde dışarıda örnek bir profil ortaya koymalıyız.

+++

HANİ PAZARCININ İSYANI…

 Hani dün Kurtuluş pazaryeri’ndeki pazarcının isyanının biraz ağır olduğundan söz etmiştim ya.. Birkaç tanıdığımız aradı, “Ne ağırı? Az bile isyan etmiş arkadaşlarımız” gibisinden sözler ettiler. Pazarların pek çoğunda tuvalet ihtiyacının bile çok olumsuz şartlarda giderildiğini, diğer sosyal ihtiyaçların ayaküstü ve olumsuz şartlarda gerçekleştiğini, Kurtuluş pazaryeri meselesinde ise sorumlunun Büyükşehir Belediyesi olduğunu  ileri sürdüler.. Ve dediler ki “Kim insani şartlarda pazarlarda hizmet vermek istemez. Birileri bizi dinleme lütfunda bulunursa bizde taleplerimizi iletir, kafamızdakileri söyleme imkanı buluruz!”

 Bir kısım pazarcıda böyle düşünüyor…