“…Ahmet biraz fazla duyarlı hale geldi. Biraz da etrafında goygoycular çoğaldı gibi geliyor bana…”
Bu sözler Büyükşehir Belediye Başkanı’na ait…
Öyle “kapalı kapılar arkasında” ya da bir sohbet ortamında söylenmiş değiller.
TV programında “umuma açık” olarak söylendiler.
Programı izleyip doğrudan duyanlar oldukça fazla… Onların yanı sıra doğrudan duymasa bile gazetelerden okuyup öğrenenler var.
Günlerdir dillerde…
“Ahmet” dediğinin kimliği belli… Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç…
Ya “goygoycu” olarak tanımladıkları kimler?
Bu soruya yanıt bulmak kolay değil…
Önce tanımlamanın anlamına bakmak gerek…
Bunun için başvurulacak adres, Türk Dil Kurumu sözlüğü…
“Goygoycu” sözünün dört karşılığı var.
1-Muharrem ayında kapı kapı dolaşarak ve maniler okuyarak dilenen kimse.
2-Boşu boşuna, bilgisiz olarak, gereksiz yere çok konuşan kimse.
3-Şakşakçı.
4-Dilenci.
Türk Dil Kurumu sözlüğündeki karşılıkları böyle…
Büyükşehir Belediye Başkanı’nın hangi karşılığı tercih ettiğini bilemiyoruz.
İlk ve son seçenek olabilir mi?
Öyle ise “çoğaldı” tespiti doğru…
Dilenci sayısında gerçekten büyük artış var.
Yalnızca Ahmet Ataç’ın çevresinde değil kentin genelinde ciddi bir artış söz konusu…
Nereye gidilirse gidilsin… Dilenci ile karşılaşmamak olanaksız…
Kentin merkezi bölgelerinde de kenar semtlerde de varlar.
Artışta Suriye’den gelenlerin payı büyük…
Onların yanı sıra bir de “Suriyeli taklidi” yapanlar var.
Neyse…
İşin şakası bir yana… Büyükşehir Belediye Başkanı “goygoycu” deyimini ilk ve son seçeneklerdeki anlamda kullanmamıştır.
Geriye iki seçenek kalıyor.
Birisi “boşu boşuna, bilgisiz olarak, gereksiz yere çok konuşan kimse”, diğeri de “şakşakçı…”
Bu iki seçenekten birisi…
İkisi de olabilir.
İyi de kimler için kullanıldı?
Bunun için iki belediye başkanı arasında açıktan tartışma yaratan konulara bakmak gerek.
Bakıldığında karşılaşılan iki konu var.
Birisi Eskişehir- Bursa karayolu üzerinde bulunan bir alanın “küçük sanayi sitesi alanı” olarak belirlenmesi…
Büyükşehir Belediye Başkanı önce “veto” etti, sonra da “mahkemeye gideceğim” dedi.
Diğer konu da Büyükşehir Belediye Meclisi’nin Mart ayı olağan toplantısında gündeme gelen arazi ile ilgili plan değişikliği…
Büyükşehir Belediye Başkanı’nın “yeşil alandı, sonradan rekreasyon alanı olarak önerdim” dediğine bakmayın… O alan planda “kentsel servis alanı” konumundaydı.
Büyükşehir Belediye Başkanı önce “yeşil alan olmasını” istedi.
Sonra ne olduysa isteği doğrultusunda alınan kararı “veto” etti.
Son olarak da “rekreasyon alanı olsun” dedi.
Dediği de oldu.
Olurken de Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç ile aralarında ilginç bir diyalog yaşandı.
Neyse…
Konuyu dağıtmayalım.
İki belediye başkanı arasında açıktan tartışma yaratan iki konu da imarla ilgili…
“Goygoycu” deyimini bu konularla ilgili olarak kullanmış olabilir mi?
Olabilir.
Öyle olduğunda akla gelen isimler de belli…
Kimliklerini açıklamaya gerek yok.
Tepebaşı’nda imar konularında bilgi sahibi olan meclis üyeleri de bürokratlar da biliniyor zaten…
Onları kastediyorsa deyim pek uymuyor.
Başka tanımlamalar yapılabilir belki… Ancak “goygoycu” tanımlaması pek uymuyor.
“Şakşakçı” anlamına gelince…
Büyükşehir Belediye Başkanı, Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç’ın çevresine bakmadan önce kendi çevresine dikkat etse… Kafasını bir sağına bir de soluna çevirse… Önüne, arkasına bir baksa…
Karşılaşacağı tablo belli…
“Şakşakçı bolluğu…”
Bu tablo boşuna ya da kendiliğinden oluşmuş değil… Oluşmasını sağlayan da Büyükşehir Belediye Başkanı’nın kendi yönetim anlayışı…
O anlayışta liyakat, gerçekleri söyleme, yanlışlara karşı çıkma ve benzeri özelliklere sahip olanlara yer yok ki…
Başkanın her istediğine “evet” diyecek, “yanlış” olduğu net olan işlere bile “en doğrusunu siz bilirsiniz, yine harikalar yarattınız” övgüsü yağdıracak, sağlığından akşam yemeklerine kadar ilgilenecek, evinde yemek pişirtip götürecek olanlara yer var.
Öyle olunca da tablo kendiliğinden oluşuyor işte…
Görmemek olanaksız… Büyükşehir Belediye Başkanı da görüyor elbette ki… Hem görüyor hem de hoşlanıyor.
Neymiş efendim… “Goygoycular çoğaldı” imiş…
Ne diyelim…
Söyleyecek sözümüz yok.
Doğru söze ne denilebilir ki?