Öyle günlerden geçiyoruz ki artık her şey anlamını yitirdi,

İçi boşaldı..

Uzun uzun anlatacak kadar mahiyeti dolu ama tek cümle edemeden büyükçe yutkunuyoruz..

Bu müthiş bir güç zehirlenmesi galiba diye düşünüyorum.

Her şey İmamoğlu’nun sahte olduğu iddia edilen diploması ile başladı..

Sonrası zaten ayakkabı kutuları tezini geride bırakan Euro’lu baklava kutuları..

Gözümün önüne elinde küçücük iki poşet ile ayaklarını sürüye sürüye semt pazarından çıkıp evine doğru yol alan emekli bir amca geliyor..

Derin bir iç çekiyorum…

Amca Devletimiz o kadar zengin ki bazı şirketlerin vergi borcunu tam 128 kez silebiliyor hiç minneti yok demek istesem de susuyorum..

Sonra bir araştırma ve yüzlerce akademisyen aslında bırakın akademisyenliği lise mezunu bile değilken avukat olduklarını, doktor olduklarını tarihçi olduklarını hatta psikolog olduklarını öğreniyoruz..

Canım ülkem meğer hayaller bazılarına burada iken de Paris..

Ve bu sefer de gözümün önünde beş yıldır sabah dörtte kalkıp ders çalışan evladım..

İnsan ne dese bilemiyor..

Haramı domuz etine, temizliği taharet çeşmesine indirgeyen zihniyet garibanı tuhaf bir kitleye canı gönülden göz deviriyorum..

Kabul edelim muazzam bir gölge düştü..

Acaba diyerek bakmadığımız hiçbir şey kalmadı..

Asla diye başlayan cümleler o asladan o kadar uzaklaştı ki,

Ama diye devam eder oldu..

Gözümün önüne bu sefer al bayrağa sarılı cenazelere boynu bükük veda eden evlatlar geliyor..

Yine büyükçe yutkunuyorum..

Sonra Dilipak bir açıklama yapıyor,

Hatta rakam da veriyor ama ben yazmayayım..

Vekillerin diplomaları da sahte erken seçim olabilir diyor..

Sonra gözlerim kulaklarım kan ağlıyor…

Hukukun üstünlüğüne,

Vatanın bölünmez bütünlüğüne diye başlayan yeminler akıp gidiyor hafızamdan…

Herkes şaşkın, suskun ve hayal kırıklığının altında kalmışçasına enkazda..

Bir saniye izin verin canım yana yana yine büyükçe yutkunacağım..

Derin bir nefes alırken,

Sessiz, ümitsiz ve yalnız..

Ama her şeyden gerçek duygularımla..

Tüm sahteliklerin tam karşısında..