Yeni bir hafta başladı.
Başlayan haftanın son iki gününde gerçekleştirilecek önemli bir organizasyon var.
O da Cumhuriyet Halk Partisi Kurultayı…
Aslında Nisan ayında yapılacaktı.
Ancak korona salgını nedeniyle yapılamadı.
Korona belası henüz yok edilemedi.
‘’Kontrollü sosyal yaşam dönemi’’ başlatılmış olsa da ‘’büyük tehlike’’ olarak
varlığını sürdürüyor.
Düğün ve benzeri bazı etkinlikler yapılıyor olsa bile var olan koşulların kurultay gibi son derece önemli bir organizasyon için uygun olduğu söylenemez.
Buna karşın Cumhuriyet Halk Partisi genel merkez yöneticileri ‘’kurultayı yapma’’ kararı aldı.
Oluşacak sakınca ve olumsuzluklar oldukça fazla…
Defalarca dile getirildiler.
İtiraz ve tepkiler yükseldi, ‘’kurultay yapın diye yakanıza yapışan mı var’’, ‘’bu koşullarda kurultay yapılmaz’’ denildi.
Denilmesine denildi de dinleyen kim?
Genel merkez yöneticileri ‘’Nuh deyip peygamber demez’’ bir tavır sergilediler.
Kurultayda ısrar etmeleri ile ilgili ortaya koydukları bir gerekçe var.
Parti Sözcüsü Faik Öztırak tarafından açıklanan gerekçe oldukça ilginç…
‘’Bizim için sağlık çok önemli, Sağlık Bakanlığı ile görüşerek gereken önlemleri aldık. Bugün yapmasak, Eylül’de ikinci dalga gelirse ne olacak? Kurultayı yapamayacağız. Mart ayı geldiğinde bugün ‘kurultay yapmayın’ diyenler ‘kurultay yapamadınız’ diye yakamıza yapışacaklar, dahası ‘kurultay yapamadınız diye kayyım talebinde bulunacaklar’’…
Açıklanan gerekçe bu…
İlginç olduğu kadar da düşündürücü…
Partinin genel merkez yöneticileri, kendilerine muhalif olan partililere duydukları güvensizliği ortaya koyuyorlar… Dahası ‘’tuzak kurmak’’ ile suçluyorlar…
Olacak şey değil…
Parti içi gruplar arasında böylesine bir güvensizlik olan bir parti huzura kavuşabilir mi?
Elbette ki hayır…
Parti içi huzur olmayan, partililerin dayanışması sağlanamayan bir parti iktidara yürüyebilir mi?
Bu soruya da ‘’evet’’ yanıtını vermek olanaksız…
Pati içerisinde böylesi bir tablo varken, genel merkez yöneticileri kurultay için ‘’iktidar kurultayı’’ tanımlaması yapılıyor.
Yaptıkları tanımlamaya kendileri inanıyorlar mı bilemiyoruz…
Ancak inandırıcı olduğu söylenemez…
Kurultay izleyici katılımına kapalı…
Halkın katılımı şöyle dursun parti üyeleri ve kurultay delegesi olmayan il ve ilçe yöneticileri bile kurultaya katılmayacaklar… Dahası kurultay delegesi olmayan partili belediye başkanları da kurultaya katılma olanağı bulamayacaklar.
Eskişehir’de Cumhuriyet Halk Partili 7 belediye başkanı var.
Aralarında yalnızca Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ve Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt kurultay delegesi… Kurultaya katılma hakkına sahipler…
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, Seyitgazi Belediye Başkanı Uğur Tepe, Han Belediye Başkanı Erdal Şanlı, Mahmudiye Belediye Başkanı İshak Gündoğan ve Alpa Belediye Başkanı Uğur Güller kurultay delegesi seçilemedikleri için kurultaya katılamayacaklar.
Bu, yalnızca Eskişehir’e özgü bir durum olamaz…
Benzeri durumda olan başka iller de vardır.
Kurultayda genel başkanlık için Kemal Kılıçdaroğlu dışında aday çıkar mı?
Sorunun yanıtı henüz belli değil…
Soru ile birlikte gözlerin çevrildiği isim Muharrem İnce…
Kesi kararını açıklamış değil… Sanki aday olamayacak gibi ama yine de ne yapacağı belli hiç olmaz…
Onun dışında adaylık için ‘’nabız yoklaması’’ yapan isimle var.
Ancak onların aday olup olmayacağı da belli değil…
Kısacası genel başkanlık için Kemal Kılıçdaroğlu’na rakip çıkıp çıkmayacağı belli değil…
Hoş belli olsa ne olacak…
Rakip çıksa bile hiç şansı olmaz…
Daha da önemlisi bu kurultay, parti içi yarış için gerekli koşullara sahip değil… Demokratik bir yarış söz konusu bile olamaz…
Kurultaya dair söylenecek daha çok şey var.
Ancak sözü daha fazla uzatmaya gerek yok.
Halkın, parti üye ve yöneticilerinin, partili belediye başkanlarının, gençlerin, kadınların katılımına kapalı olan,
Coşku ve heyecandan yoksun kalan,
Demokratik yarışa olanak tanımayan,
Yapılışı tartıma yaratan, sonuçlarının tartışma yaratacağı kesin olan bir kurultay hiç ‘’iktidar kurultayı’’ olabilir mi?
Kesinlikle olamaz…
Böylesi bir kurultay ancak ‘’parti içi iktidarı koruma kurultayı’’ olur.
Parti sözcüsünün ortaya koyduğu gerekçenin anlamı da bu zaten…
Anlaşılan, Cumhuriyet Halk Partisi genel merkez yöneticileri ‘’partiyi iktidara taşıma hesapları’’ değil ‘’ kendi koltuklarını korumanın hesabını’’ yapıyorlar.