Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Eskişehir’de “Her Gencin Hakkı: Nitelikli, Özerk, Demokratik ve Yaşanabilir Üniversite” başlıklı panel Haller Gençlik Merkezi’nde düzenlendi.
Etkinlik önemliydi. Ancak gençler için en önemli sorun ülkemizde insan gücü
planlamasıdır. İnsan gücü planlaması, özellikle de sanayileşme alanında önemli bir yere sahiptir. İnsan gücü planlaması bir sistem yaklaşımı olmalı ve belirli bir prosedürle gerçekleştirilmelidir.
Ülkemizde öncelikle insan gücü planlaması yapılması gerekirken, Siya iktidarın '81 ilde 81 üniversite' parolası sevindirici gibi olsa da ülkemizdeki, üniversiteli işsizler ordusunda kaygı yaratıyor. Bu gün her 5 işsizden birini, üniversite mezunları oluşturken, diplomalı işsizler ordusunun, 241 binini erkekler, 346 binini ise kadınlar oluşturuyor.
Eurostat'a göre de 2019 yılında Türkiye, bin kişiye düşen 95 öğrenci ile nüfusuna oranla, en yüksek üniversite öğrencisi oranına sahip ülke oldu. Bu oran, 38 olan AB ortalamasının 2 katından fazladır.
Türkiye’nin ara insan gücünde ihtiyacı ve eksikliği olduğundan bahseden, Milli Eğitim Bakanlarından Sayın Prof. Dr. SELÇUK da ,“Asıl projemiz meslek liselerini güçlendirerek, üniversitedeki yığılmayı azaltmak istiyoruz. Üniversite öğrencisi sayısı çoksa, o ülkede sorun vardır. Az öğrenci sayısı varsa başarılıdır. Meslek liselerine karşı oluşan, olumsuz yargıyı yönetebiliriz.” demişti.
Yine Sayın Prof. Dr. Ziya SELÇUK, üniversitelerde, yığılmayı azaltmak için çalışacaklarını açıkmış. "Üniversite öğrencisi sayısı çoksa, o ülkede sorun vardır. Herkes, üniversite okumak zorunda değil" diyerek bir gerçeği kamuoyu ile paylaşmıştı.
Yükseköğretim Kurulu'na göre, 2003 yılında Türkiye'de 53 devlet üniversitesi vardı. Bu sayı 2018 yılına gelindiğinde çarpıcı bir artışla 129'a yükseldi. 2024 yılı itibarıyla Türkiye'de 129 devlet üniversitesi ve 75 özel, vakıf üniversitesi olmak üzere toplam 204 üniversite bulunuyor.
OECD'den Euronews'e yapılan açıklamada, "Bu hızlı genişleme kısmen hükümetin her ilde bir üniversite kurma politikasından kaynaklandı" denildi.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), tarafından açıklanan, Hane Halkı İşgücü İstatistiklerinden yapılan değerlendirmeye göre de üniversite mezunu işsiz sayısı, ülke tarihinin en yüksek seviyelerine ulaştı.
Bu alanda en önemli sebep, ülkemizde sürekli ve kalıcı bir eğitim işgücü planlamasının olmayışıdır. Çağımızda, insan gücü planlaması, genel olarak, ekonomide hedeflenen, milli gelir artışının gerektirdiği, insan gücünün yetiştirilmesini içerir.
Türkiye’de, 1963–67 dönemini kapsayan 1. Beş Yıllık Kalkınma Planında, eğitim planlaması açısından, dönemin popüler yaklaşımı olan insan gücü gereksinimleri yaklaşımı benimsenmişti. Ancak arzu edilen seviyede hayata geçirilemedi.
Ayrıca ülkemizde 1968–72 dönemini kapsayan, 2. Beş Yıllık Kalkınma Planında, insan gücü planlamasının temelini oluşturdu. Ancak sürekli ve kalıcı olmadı. Ülkemizde ara elamana ihtiyaç varken üniversite mezunları öncelikli oldu.
Öte yandan küresel pazarların yarattığı rekabet ortamı, her yerde olduğu gibi Türkiye’de de daha iyi mal ve hizmet üretimini, zorunlu kıldı. Bunu sağlayabilmek için de sanayi ve hizmet sektörünün, iyi ve kaliteli üretim yapabilecek nitelikli elemana ve bu elemanları yetiştiren, Meslek Yüksek Okulları ve Meslek liselerine ihtiyacı vardır.
Gerçi ülkemizde, okul sanayi işbirliği konusunda, somut adımlar atılıyor. Ancak yeterli değildir. Bu çalışmalar, proje bazında gerçekleştirilmelidir. Böyle projeler, meslek liseleri ve meslek Yüksekokulları ile sanayi ve hizmet sektörü arasında yakınlaşmayı, birbirini daha iyi tanımayı, sanayinin ve hizmet sektörünün eğitime katkıda bulunmasını, özellikle de sanayi ve hizmet sektöründe, uygulanan son teknolojilerin okullara yansımasını da sağlayacaktır.
MESLEKİ EĞİTİM, ülkemizin kalkınması için vazgeçilmez bir unsurdur. Sistem içinde yetiştirdiğimiz insan gücünün, üstün niteliklere sahip olması, gelişen bilim ve teknolojiye, uyum sağlamasını istiyorsak, meslek eğitimi yapan insanlarımız, gerçek iş koşullarında yaparak yaşayarak öğrenme esaslarına göre yetiştirilmek zorundadır. Bu da ancak Endüstri- Hizmet sektörü ve okul işbirliği ile mümkündür.
Eskişehir İl Millî Eğitim Müdürlüğü ile Eskişehir Sanayi Odası arasında, “Geleceğin Ustaları Odunpazarı Mesleki Eğitim Merkezinde (OMEM) Projesi” kapsamında iş birliği protokolü gereği, “Her Fabrika Bir Okul” anlayışıyla, öğrencilere burs desteği, işletmelerde uygulamalı eğitim imkânı, güncel teknolojilerle donatılmış atölyeler ve istihdam süreçlerinde güçlü destek sağlanması umut vericidir.
Eskişehir’de ESO Akademi, EOSB Meslek Lisesi ve MEGEM eğitim merkezi kentte nitelikli işgücü açığının kapanmasında önemli rol üstleniyor. Diğer illere de örnek oluyorlar.
Elbette okul-Endüstri işbirliğinde, sorunlar olacaktır. Bu sorunların ortadan kalması için de her iki tarafın da özveride bulunması şarttır. Özellikle de bu işbirliğinde görevli öğretmenlerin seçiminde, gerekli özen gösterilmeli, bu öğretmenler belirli bir eğitimden de geçirilmelidir.
Endüstri- okul işbirliği, okulların ve işverenlerin isteğine bırakılmamalı, sistemin ülke düzeyinde değerlendirilmesini sağlayacak araştırma çalışmaları, her düzeyde yapılarak, mutlaka gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Kimse mesleki öğretimin sorunları karşısında, “BANA NE “ diyemez. Çünkü mesleki eğitim, kalkınmanın temel taşı olup, “MESLEK”, bireyin hayatında verdiği en önemli kararlardan biridir. Sadece bir para kazanma ve geçim sağlama yolu da değil, bireyin kendini ifade etme yoludur. Üretimin de olmazsa olmaz unsurudur.
Ülkemizde İnsan gücü Planlaması, kurum/kuruluşları ve şirketlerin rekabet gücü ve başarısı için kritik öneme sahiptir. Çalışanlar genellikle kurum/kuruluşların ve şirketin en değerli varlığı olarak kabul edilir. Dolayısıyla, doğru insan gücü planlaması ile iş verimliliği artar, çalışan memnuniyeti yükselir, üretimde kalite artar ve şirketlerin uzun vadeli sürdürülebilirliği de garanti altına alınır.