Tepebaşı Belediyesi tarafından “Türkiye’nin ilk Kent Berberi” olarak duyurulan ve Fevzi Çakmak Mahallesi’nde hayata geçirilen uygulama, şehrin gündemine hızlı bir giriş yaptı. Ama bu giriş, biraz da kalabalık bir dükkânın kapısının ani açılıp içerideki havayı bozması gibi bir etki yarattı. Daha ilk günlerden itibaren tartışmalara ve tepkilere neden oldu.

Kent Berberi’nin amacı, belediyenin ifade ettiği şekliyle, temel kişisel bakım hizmetlerini herkesin ulaşabileceği bir noktaya taşıyarak sosyal belediyecilik anlayışını güçlendirmek. Yani “parası olmayan da saçını kestirebilsin, sakalına forma sokabilsin, kendini iyi hissetsin.” Bu bakış açısı elbette kıymetli. Toplumdaki her bireyin kendine bakma hakkı var; kişisel bakım bazen yalnızca temizlik değil, hayata tutunma biçimi oluyor.

Ama işin başka bir yüzü daha var.

Eskişehir Kuaförler ve Berberler Odası Başkanı Gürdal Sarıkaya, “Kent Berberi’ne şehrimizde bir ihtiyacımız yoktu. Biz ihtiyaç olan her yere gidiyorduk zaten” diyerek tepkisini açıkladı. Kısacası küçük esnaf, bu projeyi bir hizmet genişletmesi değil; var olan iş alanlarının kamusal yapı tarafından daraltılması olarak görüyor.

Burada şu soruyu sormak gerekiyor:

Kent Berberi hangi boşluğu dolduruyor?

Eğer şehirde zaten maddi durumu kısıtlı vatandaşlara ücretsiz veya düşük ücretli hizmet veren berberler varsa, o zaman Kent Berberi bu işin neresinde duruyor? Yok eğer böyle bir erişim sıkıntısı gerçekten yaşanıyorsa, o zaman küçük esnafa neden “birlikte çözüm üretme masası” kurulmadı?

Küçük esnaf, bu şehrin ruhudur. Mahallede kapısını çalan, bayram sabahında tıraş yetiştiren, askere gidecek gencin saçını “yolcu tıraşıyla” kesen, dükkânın köşesindeki aynada çocukluğumuzun yansımasını saklayan yerlerdir berberler. Yani mesele yalnızca ekonomik değil, kültüreldir.

Öte taraftan, insanlar bugün birçok alanda temel hizmetlere erişmekte zorlanıyor. Kira, gıda, ulaşım… Doğal olarak kişisel bakım da lüks kategorisine kayıyor. Bu koşullarda sosyal belediyecilik modelinin bir çeşit “nefes alanı” oluşturması normal ve hatta gerekli.

Ama sorun şu:

Başka bir alanı güçlendirirken bir alanı zayıflatmak zorunda mıyız?

Oysa çözüm çok daha ortak bir yerde olabilir.

Mesela:

Kent Berberi’nin danışma kurulu, şehrin berber ve kuaförlerinden oluşturulabilir.

Genç çırak ve kalfalara ücretsiz eğitim ve sertifika programları sağlanabilir.

Maddi zorluk yaşayan vatandaşlar için belediye destekli “berber çekleri” hazırlanabilir; vatandaş dilerse mahallesindeki berbere gider, ücretin bir kısmını belediye karşılar.

Hem sosyal destek sürer, hem küçük esnaf ayakta kalır.

Çünkü mesele belediye ile esnaf arasında bir taraf seçmek değil. Mesele aynı şehirde, aynı mahallede nefes alan insanların birbirini yok etmeden nasıl var olabileceğini düşünmek.

Belki de asıl soru budur:

Kent Berberi, şehrin sakalını mı düzeltecek, yoksa aradaki bağları mı kesip kısaltacak?

Bunun cevabını ise uygulamanın kendisi değil, onun nasıl sürdürüleceği belirleyecek.