65 yaş üzeri insanlar…
Korona salgını ile birlikte sürekli gündemde oldular.
Önce “virüs taşıyıcısı” olarak görülüp lanetlendiler.
Sonra “riskli gurup”, “korunacak gurup” tanımlamaları yapılarak “amaç sizi korumak” denilerek evlere hapsedildiler, haftalarca güneşe hasret bırakıldılar.
Bunaldılar iyice, yeni dertlerin sahipleri oldular.
Bir günlük kısıtlı izinlerle dışarıya salındılar.
“Kontrollü yaşam dönemi” ile birlikte dışarıya çıkmalarına izin çıktı.
Ancak yine de saat sınırı var.
Saat 20.00’den sonra dışarıda olmaları yasak… Aynı şekilde seyahat özgürlükleri de özel izinlere bağlı…
Salgın henüz atlatılmış değil…
Virüs varlığını sürdürüyor ve yayılıyor.
65 yaş üzerindeki insanlar da hep gündemde kalmaya devam ediyor.
Salgınla birlikte gündemin ilk sırasına yerleşen bu insanlar kimdir?
Soruya yanıt olabilecek güzel bir yazı var.
Sosyal medyada paylaşılıyor.
Biz de BAKIŞ sütunlarında paylaşalım.
Paylaşalım da 65 yaş üzerindeki insanlar kimmiş öğrenilsin…
“Hepsi şahsına münhasır, özel üretilmiş, yokluklar içinde yetişmiş yaralı bir nesil…
PEKİ KİM BUNLAR?
1945 ile 1970 yılları arasında bu dünyaya merhaba demiş, en genci 50, en delikanlısı 70 yaşında, HALA 18’LİK DELİ TAYLAR GİBİ İDAALLERİNİN PEŞİNDE KOŞAN HESAPSIZ BİR NESİL…
Hiç birinin altına hazır bez bağlanmamış,
Şeker çuvalından pantolon, canik lastikten ayakkabı giymiş,
Okulda ABD süt tozu içirilerek beslenmiş, bir garip nesil…
Hiç birinin renkli bebeklik resmi olmamış,
Hatta hiç bebeklik, çocukluk resmi olmamış,
Hiç biri kreş, dershane, özel okul görmemiş,
Ama hepsi profesörlere ders verecek kadar bilgi sahibi olan bir tuhaf nesil…
Harp görmüş, darp görmüş,
Baskı, çatışma, sorguda işkence görmüş,
Karakolda sorguda Filistin askısını görmüş, ceza evinde isyanla tanışmış,
En azı 5 ihtilal, 6 muhtıra, 7 post-modern darbeden sağ salim paçayı yırtmış,
En azı 10 ekonomik krizden nasibini almış,
Tecrübe abidesi, yoklukla terbiye edilmiş, direnç abidesi bir nesil…
Ne yaptıysa yoluyla, yordamıyla kendi meşrebine uygun olarak ahlakına yakışanı yapmış,
68’liler de, 78’liler de bu neslin deli tayları… İpe sapa gelmez savaşçıları da bu nesli temsilcileri… Tarihe adlarını kanlarıyla yazmıştır.
Bunlar bu neslin üretim harikası mı, yoksa üretim hatası mı tartışılır ama bu neslin istisnasız tamamı karşılıksız, hesapsız olarak vatanı sevmiş.
1950 ve 1970 arasında doğanlar gerçekten özel üretim… Çoğu yatılı okumuş, kardeşlik ve paylaşım duygusu zirve yapmıştır.
Çok kitap okumuş, en azı liseyi bitirmiş, hayatı yaşayarak öğrenmiş.
Çoğu simitçilik, olmadı ayakkabı boyacılığı, tamirci çıraklığı, inşaatta amelelik, pazarcılık, hamallık yaparak okul harçlıklarını çıkartmıştır.
Ne ailesine ne devletine ekonomik yük olmuş, geneli bir baltaya sap olmuştur.
Muhannete muhtaç olmamış, ezilmiş ama ezik kalmamıştır.
Dik durmuş, diklenmemiş kendine münhasır özel bir nesildir.
Görevini, sorumluluğunu bilen… Onuru için bir pireye bir yorgan yakan… Öfkeli, hırçın, bir acayip nesil bu 1950 ile 1970 arasında doğan dinozorlar.
İyi bakın, bunlar son kadifeye sarılmış çelik yumrum misali, yumuşak görünüp indiği yeri dağıtan bir nesil… Bu neslin öfkesinden sakının.
Bunlara iyi baktın çünkü bunların nesli tükenmek üzere…
Bunların üretimleri sonlandı.
Kullanımı süreleri doldu, tedavülden kalkıyorlar.
Bu nesil neden özel, biliyor musunuz?
Bu nesli üzerinden silindir gibi devlet geçti,
Dozer gibi dünya milletleri geçti,
Hayat bu nesli sınadı ama tüketemedi.
Bu nesil ihanetin acısını, dost hançerinin sancısını, ölümüne yoldaşlığı, mezara kadar arkadaşlığı bildi.
Dostu için can vermeyi de, elindeki son lokmayı paylaşmayı da, sadakati de vefayı da bildi bu nesil…
Bu nesil katı, aksi, deli, serttir.
Bir o kadar da merttir, hoşgörülüdür, merhametlidir.
Yaşarken öğrendikleri bilgi ve kaybederken edindikleri tecrübe en büyük servetidir bu neslin…
Yani bu 1950 ile 1970 arasında doğan dinozorlar tam bir müzelik antika nesildir.
Onun için 1950 ile 1970 arasında doğmuş, hala inadına yaşayan, ana-baba, amca-dayı, teyze-hala-yenge, dede-anneanne-babaanne her neyiniz varsa değerini bilin.
Çünkü bunlar elinizdeki son değerli hazinelerinizdir.
Oturun onlarla konuşun, dinleyin… Onlardan geçmişi öğrenin.
Sonra arasanız da bulamazsınız.
Çünkü onlar yakın tarihin son canlı kaynak kişileri… Her biri iki ayaklı sözlü yakın tarih kitabıdır.”