Korona virüs salgını, yalnızca sağlığı tehdit etmiyor.
Aynı zamanda ekonomiye de ağır darbe vuruyor.
Ekonomik açıdan etkilenmeyen kesim yok.
Toplumun tüm kesimleri şu veya bu boyutta da olsa etkilendi.
En fazla etkilenenler kuşkusuz hizmet sektöründekiler…
“Yeme içme” olarak da tanımlanan işyerleri aylarca kapalı kaldı.
Aralarında bir yıla yakın süredir kapalı olanlar da var.
İşletmecilerin içine düştüğü durumu uzun uzadıya anlatmaya gerek yok.
Varlıklarını sürdürmeleri çok zor…
Aralarında zoru başaramayanlar oldukça fazla…
İşyeri sahibi iken işsiz kalıverdiler.
Bu sektörde çalışan insan sayısı oldukça fazla…
Herkesin bildiği bir gerçek var.
Çalışanlar arasında sosyal güvenceye sahip olanların sayısı çok az…
Büyük bölümü sosyal güvenceden yoksun olarak, günlük ya da haftalık ücretler ile çalışıyorlar.
Onun için ne “işsizlik parası” alabildiler ne de “kısa çalışma ödeneği” olanağından yararlanabildiler.
Başka bir iş bulabilmeleri da olanaksız…
Tek kuruşluk bile gelirleri olmadan öylece kalıverdiler.
Çektiklerini kendileri biliyor.
Ancak tahmin etmek de zor değil…
Şimdi yeni “Yeni kontrollü normalleşme dönemi” başladı.
Aylardır kapalı olan işyerleri açık…
Tamamen serbest olmasa da faaliyet olanakları var.
Çalışanların da tamamı olmasa bile önemli bir bölümü işine kavuştu.
Yalnız korona virüs salgınındaki tablo ortada…
Ne yazık ki, iç açıcı değil…
Vaka sayısı azalmıyor. Tam aksine her geçen gün çoğalıyor.
Tehlike büyük…
Yeniden kapanma olasılığı da yüksek…
Bu gidişi önlemek, en azından yavaşlatmak için yapılması gerekenler oldukça fazla…
Herkesin olduğu gibi hizmet sektörünün payına düşenler de var.
Aylar sonra açılan işyerlerinin bazılarında “kurallara uyum” gösteriliyor.
Masalar azaltılmış, kapasite yarıya düşürülmüş…
Ancak, hala kuralları hiçe sayanlar da var.
Kapasite azalttıkları falan yok.
Doğal olarak “sosyal mesafe” diye bir şey söz konusu değil…
Yenilip içilirken maske takılacak değil ya… Mekanların içerisinde çalışanlar dışında kimsede maske yok.
Dahası çoğu mekanda sigara da içiliyor.
Uzun sözün kısası korona virüsün yayılması için son derece uygun bir ortam söz konusu…
Şimdi “yetkililer denetlesin”, “kurallara uymayana ağır ceza verilsin” denilebilir.
Denilenler elbette ki yapılmalı…
Ancak her şeyi yalnızca denetim yetkisine sahip olanlara yüklemek doğru olmaz…
İşletmeciler de devreye girmeli…
Bu konuda meslek örgütlerine de önemli sorumluluk düşüyor.
İşyerlerinin kapalı olduğu dönemde üyelerinin dertlerini dile getirmek için yoğun çaba harcadılar…
Çabaları karşılıksız kalmadı.
Önemli bir toplumsal destek oluştu.
Şimdi de üyelerinin kurullara uyması konusunda aynı çabayı harcamalılar.
Bu aynı zamanda topluma karşı da bir görev olsa gerek…
Yapılması gereken bir başka şey daha var.
O da çalışanları sosyal güvenceye kavuşturmak…
Biliyoruz durumları iyi değil…
Sosyal güvencenin getirdiği vergi ve pirim yükü ağır…
Ancak, sosyal güvencesiz çalışanların aylardır ne çektiğini de biliyorlar.
Onun için zorlansalar da çalışanlarına karşı yükümlülüklerini yerine getirmeliler.
Aslında bu konuda “devlet desteği” de şart…
Ancak, o şartın yerine getirilmeyeceği de malum…
Söylenecek daha çok şey var ama neyse…
Mart ayı ile birlikte “Yeni Kontrollü Sosyal Yaşam Dönemi” başladı.
Yasaklı dönemden ders çıkartılması gerekiyordu.
Ne yazık ki gereken dersler alınmışa benzemiyor.
Oluşan tablo pek iç açıcı değil…
Bu gidişle yeniden kapanma kaçınılmaz olur.
O zaman da bugün yapmaları gerekenleri yapmayanlar daha önce buldukları toplumsal desteği bulamazlar.
Onun için şapkaların önlerine koyup düşünseler iyi olur.