Büyükşehir Belediye Başkanı ile yapılan bir söyleşi var.

Yapan, gazeteci Kemal Göktaş…

Söyleşi Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlandı.

Yalnızca orada kalmadı.

Eskişehir’deki gazetelerde de yer aldı.

Söyleşide dikkat çekici bölümler oldukça fazla…

Bazı sorulara verilen yanıtlar karşısında şaşırmamak elde değil…

İnsanın “bir söylediklerine bak bir de yaptıklarına” diyesi geliyor.

Hani “hocanın dediklerini yap da yaptıklarını yapma” denir ya… Bir kez daha anlaşıldı ki, boşuna denilmiyor.

Neyse…

Büyükşehir Belediye Başkanı’na yöneltilen sorulardan birisi de uğradığı çirkin saldırı ile ilgili…

“Yakın zamanda bir çetenin saldırısına uğradınız. Cumhurbaşkanı sizden büyükşehirde mafya nasıl engellenir diye bir rapor istedi. Bitti mi o rapor?”

Soru böyle…

Şu “rapor” meselesi gerçekten ilginç…

İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Milli İstihbarat Teşkilatı var… Her ilde emniyet müdürlükleri ve MİT’e bağlı birimler bulunuyor…

Güvenlikten sorumlu olan bu kurumlar, bünyelerinde “işin uzmanı” olarak nitelendirilebilecek elemanlar barındırıyorlar.

Şimdi tüm bunlar dururken Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı’ndan “mafya nasıl engellenir raporu” isteniyor…

Oldukça ilginç…

Ne diyelim?

Büyükşehir Belediye Başkanı “Cumhurbaşkanı benden rapor istedi” diyor…

Yalan söyleyecek değil ya… O “istendi” diyorsa istenmiştir.

Neyse…

Gelelim Büyükşehir Belediye Başkanı’nın soruya verdiği yanıta…

Diyor ki

“CHP’li belediye başkanı arkadaşlarımdan da bilgi alarak hazırlıyorum o raporu. Mafya kanunlardaki boşluklardan yararlanıyor. İhalelere ya diğerlerini korkutup sadece kendisi giriyor ya da başkaları ile birlikte en yüksek teklifi vererek kendisi alıyor ama sonra kirayı ödemiyor, uğraşmak zorunda kalıyorsunuz.

Sabıkası olanlara ihale verilmemesi lazım ama çeteler adına başkaları giriyor ihaleye bu sefer.

Bizim Eskişehir’de yaşadığımız temel sorun ise şu Belediye Kanunu’na göre, Belediye Meclisi kararıyla sermayesinin yüzde 51’i veya daha fazlası belediyeye ait olan belediye şirketlerine ihaleye çıkarmadan iş verilebilir.

Bu mafyayı önlemek ve vatandaşa makul ücretle hizmet sunabilmek için getirilmiş bir hüküm. Ama Eskişehir’de Belediye Meclisi çoğunluğu bizde değil, AKP’de ve meclis getirdiğimiz birçok projede belediye şirketine iş verilmesi tekliflerini reddediyor. Bu kanun maddesini işletmeyince aslında mafyaya yardım etmiş oluyorlar.”

Söyledikleri böyle…

Neymiş efendim… “İşler, ihaleye çıkartılmadan belediye şirketlerine verilerek mafya önlenebilir” , “AKP’li meclis üyeleri mafyayı önlemek ve vatandaşa makul ücretle hizmet sunabilmek için getirilmiş kanun hükmünü işletmeyerek aslında mafyaya yardım etmiş oluyorlar” imiş…

Şaşırmamak, “pes vallahi” dememek olanaksız…

Bizi bırakın, oportinizmin teorisini yazanlar bile şaşırırılar…

Neyse…

Suçlama oldukça ağır…

Ağır olmasına ağır da “haklı” olduğu söylenemez…

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde oluşturulan ve kamuoyunda “B.İ.T” olarak tanımlanan şirketlerin hali ortada…

Aralarında “iyi” durumda olan yok.

“Belediyenin sırtında kambur” olarak nitelendirmek yanlış olmaz…

Hesapları da işin ayrı bir yanı…

Büyükşehir Belediye Meclisi’nin denetimine kapalı…

Denetime açılmalarını engelleyen bir hüküm yok.

Ancak ısrarlı taleplere karşın şirket hesapları denetime açılmıyor.

Hallerine bakınca da hesaplardan kuşku duymamak elde değil…

Bu konuda söylenecekler oldukça fazla…

Ama neyse…

Suçlamanın muhatapları belli… Büyükşehir Belediye Meclisi’nin Adalet ve Kalkınma Partili üyeleri…

Kendilerine yöneltilen suçlama oldukça ağır.

“Mafyaya yardım etmek” ile suçlanıyorlar.

Öyle “yenilir yutulur bir suçlama” değil…

Şu ana kadar ses çıkartmış değiller.

Cumhuriyet Gazetesi’ni okumuyor olabilirler.

Ancak dedik ya, söyleşi yalnızca Cumhuriyet Gazetesi sütunlarında kalmadı.

Eskişehir’deki gazetelerde de geniş biçimde yer aldı.

Bu ağır suçlamanın manşet olduğu gazeteler bile var.

Haydi “Cumhuriyet’i okumuyorlar” diyelim… İyi de Eskişehir’deki gazeteleri de mi okumuyorlar?

Okumadıkları düşünülemez…

Hepsi okumuyorsa bile aralarında okuyanlar vardır.

Kısacası kendilerine yöneltilen ağır suçlamadan “haberdar olmamaları” olanaksız…

Haberdar olmuşlardır.

İyi de neden susuyorlar?

Anlamak gerçekten zor…