Büyükşehir Belediyesi’nde sakin başlayan bir hafta yok.

Hemen her hafta yeni bir olayla başlıyor.

Yine öyle oldu.

Büyükşehir Belediyesi koridorlarında dillendirilen bir olay var.

Son derece düşündürücü…

Olaydan sonra “işin başındakiler” tarafından sergilenen bir tavır var ki, olaydan daha düşündürücü… “İnanılır gibi değil” dense yeridir.

Büyükşehir Belediyesi koridorlarından dışarıya taşan olayı ve sonrasındaki gelişmeleri aktarmaya çalışalım…

Bakalım siz ne düşüneceksiniz?

Ulaşım Dairesi Başkanlığı Toplu Taşıma Şube Müdürlüğü bünyesinde çalışan bir şoför…

Nedeni her ne ise uzunca bir süredir “görev yeri değiştirilmek” istenir.

Ancak, “Genel Sekreter koruması altında olduğu için” istenilen bir türlü olmaz.

Sonunda Genel Sekreter de ikna edilir.

Şoförün yeri değiştirilir.

Gönderildiği yer, Keskin yolu üzerinde bulunan şantiye…

Hani şu hafriyat atıklarının döküldüğü yer var ya, işte orası…

“İyi bir yer” değil…

Görev yeri değişikliği için “sürgün” dense olur.

Şoför olayı sineye çekmez… Tepki gösterir.

Tepki göstermesine gösterir de seçtiği hedef doğru değil… Uyguladığı yöntem de son derece yanlış…

Yerine görevlendirilen şoförü hedef alır.

Şoföre telefon eder… “Tehdit” olarak tanımlanabilecek sözler söyler.

İş burada kalmaz.

Şoför, otobüsle son seferini yaptıktan sonra saldırıya uğrar.

Saldırı öyle “bir iki tokat ile sınırlı” değil…

Şoför ciddi biçimde yaralanır.

“Hastanelik olur” denilebilir.

Hastanede “darp raporu” verilir.

Böylesi bir olayın karakola yansımaması düşünülebilir mi?

Elbette ki hayır…

Şoför karakola gidip şikayetçi olur.

Şikayetçi oldukları arasında “tehdit telefonu” eden şoför de vardır.

Böylesi bir olayın Büyükşehir Belediyesi’nde duyulmaması düşünülebilir mi?

Elbette ki düşünülemez.

Haftanın ilk günü olay “işin başındakiler” tarafından da öğrenilir.

Öğrendikten sonra yapmaları gerekenler belli…

Gel gör ki, yaptıklarının yapmaları gerekenler ile uzaktan yakından ilgisi yok.

“İnanılır gibi değil” dense yeridir.

Birisi “yalnız gezmeseymiş” türünden laflar eder.

Hiç edilecek laflar mı?

“Şaka gibi bir şey…”

Ancak işin şakaya vurulacak yanı yok.

Neyse…

Bir diğer “yetkili ve etkili” kişi olayın mağduru olan şoförle görüşür.

“Geçmiş olsun” demiştir herhalde…

Yalnızca “geçmiş olsun” dese neyse… Dahası var.

Dayak yiyen şoförden “şikayetini geri almasını” ister.

İsteği “rica” olarak nitelendirilemez.

“Şikayetini geri alıp olayı kendi aranızda kapatın. Yoksa kendi canınız yanar, işinizden olursunuz” türünden laflar eder.

Kullandığı da dayak yiyen şoförün konumu…

Büyükşehir Belediyesi’nin “kadrolu çalışanı” değil…

“Hizmet alımı personeli” olarak tanımlanıyor.

“Şirket elemanı” yani…

“İş güvencesi yok” sayılır.

“İşin başındakiler” tarafından uygulanan baskının nasıl sonuç vereceğini bilemiyoruz.

“İşten atılma korkusu” ile vazgeçebilir.

Vazgeçse ne olacak?

Olay “olmamış”, o tavırlar “sergilenmemiş” olacak değil ya...

Neyse…

Başlangıçta da belirttik.

Ortada “saldırı” gibi düşündürücü bir olay var.

Kabul edilebilecek bir yanı da yok.

Ancak “İlk kez görülmüş” değil…

Keşke olmasa ama benzeri olaylar yaşanıyor.

Haydi, “Büyükşehir Belediyesi’nde de olmuş” diyelim.

Sonrasında yapılacaklar da belli…

İyi de “işin başında” bulunanların sergilediği tavırlara ne demeli?

Söyleyecek söz bulmak çok zor.

Şaşırmamak olanaksız…

Yaptıkları bir görev yeri değişikliği… Sonrasında yaşanan düşündürücü bir olay… Ve saldırıya uğrayan bir şoför…

Mağdurun yanında olup olayın üzerine gitmek varken “olayı kapatmaya çalışmak” olacak şey mi?

Elbette ki hayır…

Ancak olmayacak işleri olduranlar böylesi bir işi de oldurmaya çalışıyorlar.

“Olmayacak işleri oldurmak” sütunlarımızın “kalıplaşmış” tanımlaması oldu.

Sıkça yineliyoruz…

Ama ne yapalım… Söyleyecek başka söz bulamıyoruz.

Aslında söylenecek çok şey var.

Ama neyse… Aklımıza gelseler bile söylemeye dilimiz varmıyor.