Son yıllarda adını sıkça duymaya başladığımız bir terim olan konkordato, mali durumu bozulmuş olan borçlunun, borçlarını belli bir oranda veya vadede ödemesine ilişkin alacaklıları ile yaptığı ve mahkemece onaylanan bir anlaşma niteliği taşıyor.

Bu suretle konkordato başvurusu kabul edilen şirketlerde; alacaklılar haciz işlemi yapamıyor, bankalar kredilerini isteyemiyor, ipotekler satışa çıkarılamıyor. Sözün kısası devlet, borçlu firma ya da kişiye bir nevi geçici koruma sağlamış oluyor.

***

Türkiye’de 2024 yılında 3 bin 497 firma konkordato ilan ederken, 2025’in sadece ilk beş ayında rakam 2 bin 235’e ulaşmış durumda. Bu da gösteriyor ki içerisinde bulunduğumuz sene içerisinde konkordato ilan eden firma sayısı, önceki yılın yaklaşık iki katına çıkmış olacak. Bu veri, mali yapısı bozulan ve konkordato ihtiyacı duyan şirket sayısının hızla artmaya başladığını açık bir şekilde ortaya koyuyor.

***

Ne var ki iflas öncesi son çıkış olarak tanımlanan ve zaman zaman art niyetli olarak da kullanılan konkordato sürecinin, geride pek çok mağdur bıraktığını da unutmamak gerekiyor.

Nihayetinde konkordato, borçluya geçici bir koruma sağlarken borçlunun çalıştırdığı emekçilerin alın terinin karşılıksız kalmasından tutun tedarikçi firmalara kadar pek çok kişi ya da kuruluşa ciddi bir mağduriyet yaşatabiliyor.

Lakin belki de en kötüsü domino etkisi yaratması. Çünkü bir büyük firmanın konkordato ilan etmesi, çoğu zaman iş yapmakta olduğu onlarca küçük ve orta ölçekli işletmeyi de haksız yere iflasın eşiğine getirebiliyor.

***

Evet efendim…

Son dönemde konkordatolar ile ilgili tartışmalar giderek artarken, Eskişehir Sanayi Odasının da geçtiğimiz günlerde bu konuda bir konferans düzenlediğine tanık olduk.

Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesinden öğretim üyelerinin de konuşmacı olarak yer aldığı ‘Konkordato Süreci ve Uygulamaları’ temalı bu konferansta, sanayicilere konkordato başvuru koşulları ve mühlet sürecinin işleyişi ayrıntılarıyla ele alındı.

***

Velakin Eskişehir Sanayi Odasının düzenlemiş olduğu bu program başta sanayiciler olmak üzere kamuoyunda büyük tepki çekti.

Bunun başlıca sebebi ise konferansta verilen bilgiler ışığında konkordato sürecinin düşünüldüğü kadar zor olmadığını gören ve konunun inceliklerini öğrenen pek çok şirketin, piyasa koşullarıyla mücadele etmeyi bırakarak kendilerine oldukça cazip gelen bu yönteme başvurabilecek olması. Ki böylesi bir yaklaşımın geride pek çok mağdur bırakabileceğini yukarıda vurgulamıştık.

Bununla birlikte bir sanayi odası başkanının üyelerine konkordato sürecinin inceliklerini öğretmeye çalışmak yerine; üretim, istihdam ve yatırım odaklı bir yaklaşım sergilemesi, üyelerini zor koşullara motive etmesi, Türkiye ekonomisine yönelik güveni aşılamaya çalışmasının çok daha yerinde bir davranış olacağını söyleyenler de bir hayli fazla.

Açıkçası haksız da sayılmazlar efendim…

Yorum sizlerin.

Bendeniz yarın yine buradayım.

Beklerim efendim…

GÜNÜN SÖZÜ:

Bir insanın ne olduğunu şartlar değil, kararlar belirler.

- Viktor E. Frankl