Haziran ayı ile birlikte “kontrollü sosyal yaşam dönemi” başladı.
Dönemde oluşan tablo malum…
Sosyal yaşamda “kontrol” diye bir şey kalmadı.
Sanki salgın hiç yokmuş gibi hareket edildi.
Öyle olunca da uzmanların “dikkat edilmezse olur” dedikleri oldu.
Korona virüs azgınlaştıkça azgınlaştı.
“Kısıtlama” içermeyen önlemler alındı.
Ne yazık ki, bir işe yaramadılar.
Virüsün hızlı yayılışı durdurulamadı.
“Kısıtlama” içeren önlemlerin alınması kaçınılmazdı.
Gecikmeli de olsa alındılar.
Önlemlerle birlikte Haziran ayı başında başlatılan “kontrollü sosyal yaşam” dönemi sona erdi.
Kapanan işyerleri var.
Uzunca bir liste oluşturuyorlar.
Kısaca “hizmet sektörü” dense olur.
Salgının ilk döneminde yaklaşık 4 ay kapalı kalmışlardı.
Tek kuruş gelirleri olmadığı gibi giderler yığıldıkça yığıldı.
Uğradıkları kayıplar büyük…
“Borç batağına saplandılar” dense yeridir.
Aralarında “kontrollü sosyal yaşam” dönemini bekleyemeyenler oldu.
“Açma” izni olsa da işyerlerini açamadılar.
Hoş açanların da işleri birden “tavan yapmış” değil ki… Çoğu günü kurtarmakta bile zorlandı.
Şimdi yeniden kapandılar.
Tamam “paket servis” ya da “al götür” hizmeti vermeleri serbest.
Aralarında bunları yapabilecek olanların sayısı çok az…
Bazıları da isteseler bile yapamazlar zaten…
Büyük bölümü kapanmış durumda…
Ne zaman açılacakları da meçhul…
Ancak, korona virüs salgınının ulaştığı boyut ortada…
“Durum vahim” dense olur.
Onun için “kısa sürede açılırlar” demek olanaksız.
İçinde bulundukları durum gerçekten çok zor…
Dayanılacak gibi değil…
“Hizmet sektörü” öyle görmezden gelinebilecek bir sektör değil…
Eskişehir Ticaret Odası’nda bir değerlendirme toplantısı yapıldı.
Toplantıda belirtildiğine göre, ETO üyesi olanların sayısı bile 2 Binin üzerinde… Onların yanı sıra bir de esnaf odalarına üye olanlar var.
Onlar da eklendiğinde sayı 5 bini aşar.
Bu işyerlerinde çalışanları hesap edin…
10 Binin altına düşmez…
İşyeri sahiplerinin işleri çok ama çok zor…
Çalışanların işleri ise çok daha berbat…
Büyük bölümü “günlük ücret” ile çalışıyor.
“Kısa çalışma ödeneği” falan almaları söz konusu değil…
Tek kuruş gelirleri bile olmayacak.
“Kaderleri ile baş başa” kalmış durumdalar.
Bugünü çok zorlu olan sürecin sonunda olacaklar da belli…
Kapalı işyerlerinin büyük bölümü açılamaz.
Oluşan işsizlik “geçici” olmaktan çıkıp “kalıcı” hale gelir.
Uzun sözün kısası durum vahim…
Daha önce de dile getirdik.
“Hizmet sektörü” öyle küçümsenecek, “kapanan kapanır” denilebilecek bir sektör değil…
Oradaki yıkımın faturası tüm topluma çıkar.
Onun için yıkımına seyirci kalmamak gerek.
Ayakta kalabilmeleri için destek şart.
Bu konuda ETO’da dile getirilen beklentiler var.
“Kiralardan vergileri, işletme giderlerinden kredilere kadar tüm borçlar toplanıp ötelenmeli.
Sektörde faaliyet gösterenler için acil destek paketleri hazırlanmalı…”
Beklentiler böyle…
Karşılanmazlar ise olacaklar da belli…
“Sektör yok olur” demek abartı olmaz.
Bundan yalnızca sektörde faaliyet gösterenler (ki sayıları azımsanacak gibi değil, on binlerce insan) değil tüm kent ekonomisi etkilenir.
Kent ekonomisinin yanı sıra toplumsal yaşamda da ciddi sıkıntılar oluşur.
Bunları kestirmek için “ekonomi uzmanı” olmaya gerek yok.
Çok net olarak görülüyorlar.
Böylesi bir sonu önlemek için ortaya konulan beklentiler “karşılanamaz” değiller.
İstense beklentileri karşılamanın bir yolu bulunur.
Nerelere neler bulunmuyor ki…
“Hizmet sektörü” için de bulunabilir… Kesinlikle bulunmalıdır da…