Bugün o gün…

Kurtuluş Savaşını zafere taşıyan Büyük Taarruz’un taçlandığı gün…

Türklerin 1683’de Viyana ile başlayan geri çekilmesinin, bir büyük zaferle durdurulduğu gün…

Ya durdurulmasaydı?

Türklerin son vatanı da elden gidecekti…

Bugün ne mutlu ki 30 Ağustos 1922 tarihinde Dumlupınar'da Atatürk'ün başkumandanlığında zaferle sonuçlanan bir destanın 100. yılındayız. 

***

Ne vakit Büyük Taarruz ve 30 Ağustos Dumlupınar Meydan Muhaberesinin ismi anılsa

ünlü şair Nazım Hikmet’in, muharebenin başlangıç anlarını tasvir ettiği o sözleri gelir aklıma…

 “Dağlarda tek, tek ateşler yanıyordu. Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, birdenbire beş adım sağında onu gördü.

Paşalar onun arkasındaydılar.

O saati sordu. Paşalar: Üç dediler.

Sarışın bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.

Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu.

Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe’den Afyon Ovasına atlayacaktı.”

***

Evet efendim…

Şüphe yok ki o şanlı destanın başlangıcı ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi…

Gel gelelim birileri büyük taarruzun konu edildiği Cuma hutbesinde dahi Atatürk’e bir Fatiha okunmasından imtina ede dursun, tüm gayretimizle üzerimize düşeni yapmak boynumuzun borcu olsun…

Bu suretle başta Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, bu toprakları bizlere vatan kılmak adına kanlarını, canlarını feda eden şehit ve gazilerimizi bir kez daha saygı, özlem ve minnetle anıyoruz…

Bendeniz yarın yine buradayım.

Beklerim efendim…

GÜNÜN SÖZÜ:

Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.

  • Mithat Cemal Kuntay