Bu kış oldukça sert geçti. Aynı zamanda uzun da sürdü.
Bunalmamak olanaksız…
Bunalan insanlar güneşin yolunu gözler oldu.
Sonunda güneş varlığını hissettirdi, dondurucu soğuklar geride kaldı.
Aylardır bunalan insanlar da kendilerini sokağa attı.
Dışarıdaki cazibe merkezleri belli… İlk sırada Porsuk Çayı kenarı geliyor.
Gençler akın ettiler yine…
Etmesine ettiler de isteklerine ulaşamadılar.
Önlerine konulan bir engel var.
Porsuk kenarına girişler kilitli… Merdivenlerden inme olanağı yok.
Engeli aşanlar oluyor.
Korkuluklardan atlayıp çimlere ulaşıyorlar.
Bu, herkesin başarabileceği bir iş değil… Başaramayanlar oldukça fazla…
Engeli koyan belli… Büyükşehir Belediyesi…
Kamuoyuna açıklanmış bir gerekçe yok.
Ancak gerekçe belli… “Porsuk kenarında oluşan kirlilik” denilebilir.
Porsuk kenarına inen gençler arasında “çevre hassasiyeti” gösterenler var.
Oturdukları alandan kalkıp gitmiyorlar. Kalkarken “mıntıka” temizliği yapıyorlar.
Ne var ki, böyle duyarlılık gösterenler azınlıktalar.
Gençlerin büyük bölümü kalkarken arkalarına bakma gereğini duymuyor.
Atıklarını olduğu gibi bırakıp gidiyorlar.
Ne yazık ki böyle…
Porsuk kenarında “kirlilik” oluştuğu tartışma götürmez bir gerçek.
Bu konuda uyarılar yapıldı.
Sert eleştiriler de yöneltildi.
Ancak kirlenmeyi önleyecek önlemler alınmadı.
Öyle olunca da uyarılar ve “sert çıkışlar” bir işe yaramadı.
Bu yılda “önlem” adına yapılan bir şey yok.
“Yasaklama” var.
“Yerinde bir uygulama” demek olanaksız…
Porsuk kenarında guruplar halinde toplanıp sohbet eden, şarkılar söyleyerek eğlenen gençlerin yarattığı tablo harika…
Benzerini bir başka yerleşim biriminde görmek olanaksız…
Eskişehir’e gelenlerin tamamının hayranlığını kazandı.
Yüzlerce gencin toplanmasına karşın bugüne kadar en küçük bir olay olmuş değil… Ne kavga oldu ne de sert tartışmalar yaşandı.
Uyuşturucu kullanımı falan da söz konusu değil…
Güvenlik görevlilerinin müdahalesini gerektiren, karakollara yansıyan olay sayısı “yok” denilecek kadar az…
Sözü daha fazla uzatmaya gerek yok.
Gençlerin, hiçbir yönlendirme olmadan kendiliklerinden oluşturdukları tablo gerçekten harika… Eskişehir’e de çok yakışıyor.
Böylesi bir tablo bozulur mu?
Elbette ki hayır…
Neymiş efendim “çimler bozuluyor” imiş…
Keşke bozulmasalar.
Ancak bozuluyorlarsa da o harika tablo uğruna varsın bozulsunlar.
Bozulan futbol sahası zemini değil ki, bildiğimiz çim örtüsü… Bozulan alanların onarımı çok zor olmasa gerek.
Maliyeti de fazla tutmaz…
Neymiş efendim “gençler çekirdek çitleyip çevreyi kirletiyorlar” imiş…
Evet öyle…
Porsuk kenarında kirlilik oluştuğu tartışma götürmez bir gerçek…
Keşke olmasa… Ancak oluyor işte…
Ancak “kirlilik oluşuyor” diye o harika tablo yok edilemez.
Kirlenmeyi önlemek için bugüne kadar yapılan bir şey var mı?
“Uyarı” ve “sert çıkış” dışında bir şey yok.
Arada bir de “çekirdek çitleyen eşek heykeli” lafları ediliyor.
Ancak “gençlerin tepkisinden endişe duyulduğu” için yaşama geçirilemiyor.
“Kirlenmeye karşı bir şey yapılamaz” değil…
Elbette ki yapılabilir.
Örneğin Porsuk kenarına yakışan türden atık toplama araçları konulabilir.
Bu yolla kirlenme tam anlamıyla önlemese bile azaltılabilir.
Başka yöntemler de bulunabilir.
“Yasaklama” yerine onlar neden denenmez ki?
Anlamak çok zor…
Yapmayın efendiler…
Kıymayın o harika tabloya…
Kaldırın o kilitleri, açık kapıları… Bırakın gençler gönüllerince vakit geçirsinler.
Kapıları kilitlediniz diye kimseden takdir göremezsiniz… Takdir göremediğiniz gibi kulaklarınız çınlamaktan kurtulamaz…
Nasıl çınlatıldıklarını biz buradan aktaramayız… Aktarmamıza gerek de yok.
Siz tahmin etmişsinizdir zaten…