“Ben büyüyünce öğretmen olacağım” diye kurulan büyük ama mukaddes cümleler ile donatılmış hayalleri vardı bizim dönemimizin çocuklarının..
Sokak arası, kapı önü oyunları bile “öğretmencilik” oluverirdi..
Hele bir de gerçekleşince o hayaller önemli hatta özellikle bir devlet adamı ehemmiyeti olurdu..
Doğunun, güneydoğunun, çorak hatta ırak köy okullarının tek sınıfta birçok yaş grubunun okutulması bile bu peygamber mesleğinin maneviyatını ne güzel işlerdi..
Bugün gelinen noktada üniversite öğrencileri maalesef hayal kurmuyor.
Kimsenin geleceğini artık kurduğu hayaller belirlemiyor.
Bu konuda belirleyici olan üniversite sınavında aldıkları puanlar.
Hal böyle iken bölüm okusa da formasyon alırsa öğretmen olabiliyor.
Bir dönem formasyon da kâh açılırdı kâh açılmazdı ama şimdi açılsa da işe yaramıyor.
Takip ettiniz mi bu haftanın en iç çektiren memleket meselesi öğretmen atamaları oldu.
Çok üzülerek takip ettiğim tweetler arasında altı tane “yeter artık intihar edeceğim” isyanı okudum.
Okumuş ülkemin işsiz gençleri, mutsuz, umutsuz gençleri..
O kadar garip bir sistem ki,
Bir çiftçi satamayacağı mahsulü eker mi ?
Sütünü satamayacağı bir hayvanı besler mi ?
Üretimin en önemli unsuru tüketim iken,
Çalışamayacak bunca evlat, istihdam edilemeyen bunca genç için neden her şehre bir üniversite açmak çok elzemmiş gibi hayata geçirildi inanılır gibi değil..
Ataması olmayan bölümler neden kapatılmaz?
İstihdamı mümkün bölümler neden açılmaz?
Her yıl sadece Edebiyat bölümünden 50.000 öğrenci mezun olurken bu sene 29 öğretmen atanabilecek.
Şaka gibi değil mi?
Sen memleketinden kalk gel, gurbet elde yokluk çek, yurtlarda kal, o vize, bu final tek başına mücadele et.
Bir de kredili oku devlete borçlan..
Ama atanama…
Diplomalı komi ol, diplomalı çiğköfteci..
Dalga geçmiyorum inanın gözlerim dolarak yazıyorum.
Ve birilerinin aklı hala kadınların doğum şekli olsun.
Memleketin tek gücü savunma sanayii değildir aynı zamanda nüfusudur şüphesiz ama gençlik işsiz.
Geçinme olgusu sadece sosyolojik bir olgu değil ki bu gençlik evlensin de anne baba olsun.
Mevzu doğumun şekline gelene kadar öncelikli başka sorunlarımız yok mu?
Garip bir yer oldu canım ülkem ve canım ülkemin ahiri güzel gençler..
Ülkede mülteci istemezken, bambaşka bir ülkenin mültecisi olmaya mecburen meyletmeye başladı..
Türkiye bir doktor kaybetti, Almanya bir dönerci kazandı demekten kendini alamıyor..
Bırakın bundan sonraki bebekler nasıl ne şekilde dünyaya gelecek,
Gelmiş olanları kurtaralım..
Doğumun normalini tartışmaktan ziyade yaşamanın normalinin derdine düşelim..
Ama bakıyorum maalesef,
Milli Eğitim Bakanı eğitimci değil,
Gençlik Spor Bakanı genç değil.
Model model değişen sistemin içinde ziyan olmuş çocuklarımız artık, büyüdük ama hiçbir şey olamadık serzenişinde..
Bence üniversite gençliği ile barışmaya buradan başlanmalı..