Zannederiz ki sadece nefes alıp verenlerin öyküleri vardır..
Ya da öyküsü olmak için nefes alıp vermek lazım..
Ve bir daha ya da,
Yaşıyor olmak için nefes alıp vermek mi lazım?
Eşyanın tabiatı olgusu yankılanıyor kulaklarımda..
Nefes alıp veren değerlerin taş duvarlara kattığı değer ile tarihe not düşülen hatta ilk akla gelen öyküleşmiş efsaneleşmiş değerler..
Bu konuda fakir değiliz malum..
Türk Dünyası Vakfı denince, Anadolu Üniversitesi denince ve ahh Dede Korkut Parkı denince, Şehir Hastanesi denince, Yunus Emre Devlet Hastanesi denince, Millet Bahçesi, Eskişehir Stadyumu ve daha niceleri denince siyasetin her cenahının aklına tek isim gelir ve günlük siyasetin ötesinde, Hocalığı ile yetiştirdiği öğrenciler denince tek isim,
Prof. Dr. Nabi Avcı..
Ama şöyle düşünün akla gelmek demek zamanın çürüttüğü isimler olmak demek değildir.
Bazı değerler adeta hafızalara ve yüreklere kazınır..
Prof. Dr. Nabi Avcı da bu değerlerden biri..
Nabi hoca Anadolu Üniversitesi’nin kalbinde hayat bulmuş ve hala nefes alan büyük bir çınar ağacı..
Böyle başlayınca tek değer Nabi hoca diye de cümlelerim ilerlesin istemiyorum.
Zenginiz demiştim değil mi?
Prof. Dr. Ayşen Gürcan hocamız da Anadolu Üniversitesi’nin kalbinde köklerini salmış hali hazırda sert rüzgarlara rağmen ve zenginliğimiz dediğimiz bizim dediğimiz bir değer şüphesiz.
Bu iki ismi birbirine karşı iki taraf olarak düşünmek benim saygı anlayışıma, vefa anlayışıma, insanlık anlayışıma o kadar ters ki,
Eğer aksini düşüneceksem Anadolu Üniversitesi’nin önünden geçerken başımı önüme eğmem lazım.
Ama şu geçtiğimiz hafta tüm şehrin gözleri önünde gerçekleşen ihtilaf eşyanın bile tabiatına aykırı inanın..
Nefes almadığını zannettiğiniz o duvarlar bile şaşırmıştır, utanmıştır adeta yeis çukurunda varsa da nefesi zaten kesilmiştir.
Nabi hoca ….. Herhangi biri mi?
Ona bu anlamı yüklemek kimi al aşağı eder ki benim aklım havsalam almıyor özür dilerim..
Kaldı ki Anadolu Üniversitesi kendi bahçesinde dal veren tüm çınarları tüm selvileri gururla yüceltir..
Bence harika bir tören ve mahiyeti muazzam bir buluşma oldu..
Emekli olmalarına rağmen aidiyet duygusunu yitirmeyen değerler bile onurlandırıldı..
Vefat eden hocalar anıldı aileleri ile yeniden kucaklaşıldı.
Bu güzel atmosfer kimi neden rahatsız etti kimse anlamadı, anladıysa da dudağını büktü gerek var mıydı dedirtti.
Her kavga kıyamete döner de cümle alem duymalı mıydı?
Bilemedim…
Bildiklerimizi de bilmeseydik iyiydi..
Bugün Nabi hocaya gösterilen vefa yarının bugünün selvilerinin üniversiteye kattığı değeri de beslerken,
Vefa olgusu soyut değil somut bir olgu iken,
Sonuna nokta koyulmayan cümlelerden nadir olanlarındandır,,,,
Vefa,,,,,,
İhtilaf her zeminde yaşanır ama herkes kendine yakıştığı silahı kuşanır..
Ama söz ağızdan çıkana kadar sizin esirinizdir..
Çıktıktan sonra da siz onun esiri olursunuz..
İnanın tavır da öyledir..
Yepyeni bir çınar köklerinden dal veriyor Anadolu Üniversitesi’nde..
Bambaşka güçlü bir vefa yükleniyor..
Bunca emeğin manevi Ecrin’in yanında biz kulların da bazı değerleri yitirmeden o hatırı bitirmeden her koşulda sahip çıkmalıyız..
Ne dedik…
Zenginiz..
Bizim için tarafların hepsi değerli..
Lütfen sessiz olsun diğerleri…