Cumhuriyet Halk Partisi Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, URAYSİM Projesi kapsamında döşenecek raylar için seçilen arazinin konumunu TBMM gündemine taşıdı.

Konuyu yalnızca TBMM gündemine taşımakla kalmadı.

Projenin yürütücülerinden olan Anadolu Üniversitesi Rektörü Fuat Erdal’a da bir mektup yazdı.

Mektup “rayların yerini değiştirin” çağrısı içeriyor.

Yaptığı çağrı dayanaksız değil…

Mektupta ortaya konulan dayanaklar var.

Aralarında “çürük” denilebilecek olan yok.

Hepsi bir birinden sağlam…

Ortaya konulan dayanaklar gösteriyor ki yapılan işin Anayasa’ya, yasa ve yönetmeliklere, Bakanlar Kurulu kararlarına uyan bir yanı yok.

Hepsine aykırı olduğu çok net…

Onların yanı sıra vicdani kurallara da aykırı…

Tüm bunları görmemek, anlamamak olanaksız…

Konunun muhatapları da görüp anlamışlardır.

Elbette ki, onlar için yalnızca görüp anlamak yetmez…

Gereğini yapmaları, daha açık bir anlatımla da yanlışlarını düzeltmeleri de gerekir.

Umarız ki, yine görmezden anlamazdan gelmezler de yapmaları gerekeni yaparlar.

Sakın, gerekeni yapmak yerine “büyük yanlışları sağlam dayanaklarla birlikte gözler önüne serdi” diye Utku Çakırözer’i de “Eskişehir düşmanı” ya da “köhnemiş zihniyet temsilcisi” falan ilan etmeye kalkmasınlar…

Bunu yaparlarsa, niyetlerine yönelik zaten var olan kuşkuları iyice büyütürler.

Bizden söylemesi…

DİKKAT ÇEKİCİ SORULAR

URAYSİM Projesi ile ilgili değişik yaklaşımlar ortaya konuldu.

Arlarında “yapılana destek” anlamına geleni pek yok.

Tamamına yakınında “karşı çıkış” var.

Onun içindir ki, birilerinin sinir sistemi baya bozulmuş durumda…

Neyse…

Saadet Partisi’nden de konuyla ilgili bir açıklama geldi.

Açıklamayı yapan İl Ekonomik İşler Başkanı Ramazan Kocaoğlu…

Açıklamasına “Saadet Partisi olarak milli ve yerli olan bütün projelere sonuna kadar destek veriyoruz. Çünkü ülke ekonomisinin ancak bu şekilde ayağa kalkabileceğine inanıyoruz” diye başlıyor.

Bu başlangıcın ardından ise “Ancak” geliyor…

Devamı oldukça dikkat çekici…

“… Geldiğimiz nokta itibari ile 10 Bin kilometre hızlı tren yolu, 4 Bin kilometre konvansiyonel hat olmaz üzere toplam 25 Bin 940 kilometre demiryolu hayali ve buna mukabil 180 adet yüksek hızlı tren seti, 300 adet lokomotif, 120 adet elektrikli lokomotif EMU, 24 adet dizel lokomotif DMU, 8Bin adet vagon ile birlikte en az yüzde 51’i yerli ve milli metrolarımız, tramvaylarımız, hafif metrolarımız, monoraylarımız, hızlı tren setlerimiz ve hatta manyetik ve yatar gövdeli trenlerimiz olacaktı. Ve bu kadar demiryolu atılımına paralel olarak URAYSİM Projesi yapılacaktı.

Maalesef bunların büyük bir çoğunluğu hala başlamamışken, başlayan projelerin de 2023 yılı hedeflerine yetişmesinin mümkün olmayacağı aşikardır.

Tıpkı yerli otomobilimiz ve yerli uçağımız gibi az önce bahsettiğimiz demiryolu atılımlarının da yetişmesi maalesef imkansızdır. 2023 yılının gelmeyeceğini zannettiler ama ona da 2 yıl kaldı.”

Açıklamanın “ancak” ile başlayan bölümünde ortaya konulan tespitler böyle…

Aralarında “yanlık” olan var mı?

Kesinlikle yok.

Hepsi bugüne dair doğru tespitler…

Bu tespitler sonrasında Alpu Ovası’nda yapılmak istenilene itiraz geliyor.

İtiraz yalnızca “tarım alanlarının katledilecek olması” ile sınırlı değil…

“Projenin yürütmesinin durdurulması istemiyle mahkemeye verenlerin gerekçesi tarım alanları iken bizim eleştirilerimizin gerekçesini tarım alanları ile sınırlamıyoruz” denilerek belirtiliyor da zaten…

Tarım alanlarının yanı sıra ortaya konulan gerekçeler ve yöneltilen sorular var.

“… Az önce belirttiğimiz projeler gerçekten hayata geçmeden bu proje mali yük olmaktan ileriye gidemeyecektir.

Bahsedilen demiryolu yatırımları gerçekleştirilmeden URAYSİM Projesi ve yapılan idari binalar nasıl işlevsellik kazanacaktır?

Her yıl bütçesi fazla veren faizini sıfırlamış, kendi milli yerli yüksek hızlı trenini yapan ülkeler dahi böyle bir test merkezi kurmazken biz üretemediğimiz raylı sistem araçlarının testlerini nasıl yapacağız?”

Sorular böyle…

Oldukça dikkat çekiciler…

URAYSİM Projesi ile ilgili olarak parlak nutuklar atanlar bu sorular karşısında ne yapacaklar ki?

Bilemiyoruz…

Sakın, her zaman olduğu gibi yine “Eskişehir ihya olacak”, “Türkiye bağımlılıktan kurtulacak”, “gençlere aş, iş sağlanacak” ve benzeri türden “süslü laflar edebiyatı” yapmaya kalkmasınlar.

İnandırıcılıklarını çoktan kaybetmişlerdi zaten…

Ona rağmen aynı edebiyatı yapmaya kalkarlarsa komik duruma düşerler…

Bizden söylemesi…

Yine de kendileri bilirler…