Geçtiğimiz Çarşamba günü öğleden sonra gazetedeki arkadaşlardan birisi  kapımı çalıp “Ağabey bakar mısın?” dedi. Yerimden kalkıp dışarıya çıktığımda yan odada 12-13 yaşlarındaki bir delikanlının benimle görüşmek istediğini söyledi. İçeri girdim 12-13 yaşın verdiği toyluktan eser yoktu çocukta. Söylediği sözler ise bir anda beni alıp başka dünyalara götürdü. Adeta beynimden vuruldum. Zayıf, çelimsiz ama dirayetli bir dile sahip bu çocuk “ Ben … okulunda okuyorum. Babam bir ay önce trafik kazasında vefat etti. Evde annem, ben, 2 yaşındaki kardeşim ve babaannem var. Evimizin ihtiyacını karşılamak istiyorum.Şimdilik komşularımız yardım ediyor.  Ben öğleden sonra okula gidiyorum. Sabahtan gelsem sizde çalışsam, siz de bana günlük 15  lira verseniz. Temizlik yaparım, çayınızı demlerim” deyince önce ben duygusallaştım sonra çocuk göğsüme yaslanıp hıçkırarak gözyaşı döktü.

Adını sordum “Davut” dedi.. Ben olağan bir şey diye düşündüm.. Yani bizim şu memleketin herhangi bir yerinden. Öğrendim ki çocuk ve ailesi çok güç şartlarda 5 yıl önce Afganistan’dan Türkiye’ye sığınıp Eskişehir’e gelmiş. Bir fabrikada çalışıyormuş, kaza geçirip hayatını kaybetmiş gurbet ellerde.

Çocuğunu sözlerinin doğruluna inansam da sözlerinin doğruluğunu test etmek zorundaydım. Öyle de yaptım. Okulun adından hareketle okul müdürünü aradım. Çocuğun anlattıkları doğruydu. Sonra okul müdürü ilk etapta“Devletimiz güçlüdür. Biz zaman zaman öğretmenler arasında gerekli yardımı topluyoruz ” filan gibi sözler söyleyince sigortalarım attı. Ancak “la Havle” çekmeyi ihmal etmedim.  Düşünün ki bazıları bostan korkuluğu. Anladım ki dünyanın neresinde olursa olsun düşen ateşin ilk yaktığı mazlumlar çocuklar oluyor.

Not: Hani birileri arayıp soracak olursa, gerçekten samimiyetle bu çocuğun elinden tutmak isterse  gerekli bilgileri veririm…

+++

SON DÜZLÜĞE KOŞAR ADIM

Referandum için artık son düzlükten önceki virajdayız. AK Parti ve CHP teşkilatları ile kendilerini her iki siyasi partiye yakın hisseden  Sivil Toplum Örgütleri seçmenleri ikna etmek için gaza basmış gibi görünüyorlar. AK Parti  çalışmalarının büyük bölümünü merkezde yürütürken CHP ise kırsaldaki seçmeni etkilemek arzusunda. Her iki parti de ne kırsalı ne de merkezi ihmal ediyor değil ama tablo öyle görünüyor. Peki seçmen davranışı nasıl diye soracak olursanız. Ankara’dan nasıl görünüyorsa Eskişehir’de de görüntü hemen hemen aynı…

+++

BEN O IŞIĞI GÖRDÜM

Derler ki “Gözler yalan söylemez!” Doğrudur gerçekten. Bir insanın gerçeği ne kadar inanarak söylediği gözlerinden çok net belli olur.. Dün baktım Mustafa Denizli’de öyleydi. Eskişehirspor’un başına geçtiği günden bu yana ilk kez bu kadar inançlı gördüm kendisini. Mustafa Hoca, “9 haftayı kayıpsız atlatabiliriz” diyor. “Kayıplarımız olabilir mi?” diye sorduktan sonra bunların nerelerde olduğunun önemli olduğu vurgusunu yapıyor. Eskişehir’in milli takım maçında çok iyi bir sınav verdiğini, kendisinin Milli Takımın başında iken de Bursa ve Eskişehir’i maç oynamak için düşündüğünü zamanında Bursa’nın şartlarının daha uygun olduğu için orayı tercih ettiğini, artık Eskişehir’in yeni stadıyla bu işlerin üstesinden çok daha rahat kalkabileceğini söylüyor. Şehrin her türlü sıkıntıyı birlikte aşabilecek kapasiteye sahip olduğundan söz ediyor. Bütün bunları söylerken şampiyonluk ışığını da vermeyi ihmal etmiyor…