Bilinçsiz kaynak tüketimi Muğla Akbelen'deki termik santral için ağaç kıyımı ve doğa dostu olmayan üretim koşulları çevreye zarar vererek iklim krizini beslemektedir.
Bu gelişmeler de tamamen doğanın dengesini bozarken, kuraklık, çölleşme, düzensiz yağış, iklim değişikliği, buzulların erimesi gibi sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Gündelik yaşamı da olumsuz etkilemektedir.
Bu olumsuz gelişmelerin, önüne geçmek için AB’ de yeşil mutabakat planları uygulamaktadır.
. Gündemde olan Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı nedir?
Yeşil Mutabakat, AB’nin 2050’ye kadar, net sera gazı emisyonlarının sıfırlanması, ekonomik büyümenin kaynak kullanımına bağlılığının, sona ermesi ve kimsenin ve hiçbir bölgenin, geride bırakılmaması temel hedeflerini içeren, yeni büyüme stratejisidir. Yani Mutabakat, emisyonları azaltırken, iş imkânları yaratacak ve yaşam kalitesini artıracaktır.
Yeşil Mutabakatla, dünya ile uyumlu, düşük karbonlu, fosil yakıt kullanımının azalacağı yenilenebilir enerji yatırımları, enerji politikalarının odağında, yer alacak. Özellikle güneş ve rüzgâr santrallerinin, ucuzlayan yatırım maliyetlerini, fırsata çevirerek elektrik fiyatlarının da düşürülebileceği, farklı modeller hayata geçirilecek.
Enerji kooperatifçiliği ve hane halkına yönelik çatı uygulamalarının özendirildiği; belediyelerde, güneş, çöpten enerji üretimine, dayalı modeller hayata geçirilecek. Kendi enerjisini üreten evler, mahalleler yaratmayı hedeflemektedir.
Çevreye etkisi, verimliliği ve halk sağlığı gibi etkenlerle, mevcut termik santraller gözden geçirilecektir. Yeni termik santral yatırımı yapılmayacaktır. Türkiye Yeşil Mutabakatı kabul ederse, Böylece Alpu termik santrali ve düşünülen diğer santreller de gerçekleşmeyecektir.. Mevcut termik santrallerde, zamanla iptal edilecektir.
Bununla birlikte, 2023 yılı itibarıyla üye ülkeler, ulusal iklim ve enerji planlarını hazırlayacak. Avrupa Birliği’nde, binalar, enerji tüketiminin, yüzde 40’ı, CO2 salkımlarının ise yüzde 36’sından sorumludur.
Bu kapsamda AB, iklim hedeflerine ulaşmak amacıyla, binalardaki enerji performansını artırmayı planlıyor. 2030 yılında, enerji kaynaklarının yüzde 32’sini yenilenebilir enerjiye dönüştürmek isteyen AB, Yenilebilir Enerji Direktifi ile birlikte yol haritasını ortaya koyuyor.
Sera gazı salımlarına etkisi itibarıyla, 2030 yılında, yüzde 32,5 enerji verimliliği hedefi koyan AB, bu hedefi doğrultusunda, Elektrik, gaz, binalar, endüstri ve ulaşım gibi çeşitli enerji sektörlerin karbon salımlarını azaltmak amacıyla, entegre edilmesi; fosil yakıt kullanımının yenilenebilir elektrik enerjisi ile yer değiştirmesi; tüm enerji tedarik zincirlerinde, temiz enerjinin ulaşımının kolaylaştırılması, öncelikler arasında.
Nitekim online yapılan etkinliğin, açılışında konuşan, ESO Başkanı Sayın Celalettin Kesikbaş, “Gelecekte iki kavramı daha çok duyacağız. Bunlardan biri dijital dönüşüm diğeri ise yeşil dönüşümdür. Karbon salınımı, 2030'a kadar yüzde 50 azaltmayı, 2050 yılında ise sıfır düzeyine çekmeyi öngören Avrupa Yeşil Mutabakatı, her ne kadar çevreci bir girişim gibi görünse de aslında dijital dönüşümle birlikte tasarlanan, yeni bir büyüme stratejisi olduğu bilinmektedir” dedi
ESO Yönetim Kurulu Üyesi, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Atık ve Geri Dönüşüm Sanayi Meclisi Başkan Yardımcısı Ömer Benli ise yaptığı değerlendirmede, “Avrupa Yeşil Mutabakatı” planının, AB'nin 2050 yılına kadar, karbon nötr olması için kapsamlı bir yol haritası ortaya koyduğunu ifade etti.
Avrupa Yeşil Mutabakat, AB ile ekonomik, siyasi ve coğrafi bağlantıları olan tüm devlet, uluslararası kuruluş ve özel sektör oyuncuları nezdinde, büyük yankı uyandırmıştır. Çünkü AB’nin, üye ülkeleri için, koyduğu standartlardan oluşan Mutabakat, aynı zamanda AB ülkelerinin, üçüncü partilerle olan ilişkilerine de etki edebilme potansiyeline sahiptir.
Türkiye ve Eskişehir, Avrupa Yeşil Mutabakatını (Green Deal)” dikkate almak zorundadır. Çünkü Avrupa Birliği, 2020 yılında 88 milyar dolar ile ihracatımızdan %42 oranında pay almakta olup, toplam ihracatımızda, ilk sırada yer almaktadır. Bu nedenle Yeşil Mutabakat ile getirilen düzenlemeler, ekonomimiz açısından hayati öneme sahiptir.
Ülkemizde ve Eskişehir’ de, karbon emisyonu sorumluluğu gündeme gelmeyen ya da katı düzenlemelere tabi olmayan şirketlerin, pazarda kalabilmeleri için, hızlı bir dönüşüm geçirmeleri gerekmektedir. Aksi durumda, emisyon yönetimini, daha başarılı yapan şirketlerin rakiplerine karşı bir üstünlüğü doğacaktır.
Yeşil Mutabakatı dâhilinde, AB pazarındaki rekabet artacak ve yeşil dönüşüm stratejik bir önem kazanacaktır. Uluslararası arenada, global ekonominin, bir aktörü olarak yer almak isteyen şirketlerin, bu değişime ayak uydurması, yeterli kaynak ayırması ve pazarla uyumlu kararlar alması gerekecektir.
Yeşil Mutabakatı Anlaşması ile tüm fabrikaların gündemi ve önceliği değişti. Bu anlaşma ile Avrupa Birliği ülkeleri ürün satın alım yapacağı ülkelerdeki fabrikalardan karbon salımlarını azaltmalarını, Yeşil Sertifika almalarını isteyecek.
Yeşil Sertifika kapsamında, daha az karbon salımı yapan fabrikalar değerlendirilecek ve anlaşma yapacağı firmayı, bu şekilde belirleyecek. Karbon salımı yüksek olan fabrikalar, tüm ürün anlaşmalarında, sınırda karbon vergisi ödemek zorunda kalacaktır.
Yeşil Mutabakatla, Avrupa, yepyeni bir yeşil ekonomi başlatıyor ve AB’ye ürün satacakların, bu ekonomik kurallara uymasını da şart koşuyor.
Ayrıca Türkiye, Paris Anlaşması'nı, 22 Nisan 2016 tarihinde, New York'ta düzenlenen Yüksek Düzeyli İmza Töreni'nde 175 ülke temsilcisiyle birlikte imzalamış olup, 6 Ekim 2021 tarihinde onayladığımız Anlaşma 10 Kasım 2021 tarihinde ülkemizde yürürlüğe girmiş ve ülkemizin 2053 net sıfır emisyon hedefi açıklanmıştır.
O nedenle de ülkemiz ve Eskişehir’ deki Uluslararası ticaret arenasında, rekabetçi ilerlemek isteyen tüm tesislerin, enerji verimliliği projelerini, hayata geçirmesi ve karbon salımı oranlarını düşürmesi gerekiyor.