Eskişehir’in göbeğinde, insanların yaz sıcağında penceresini açık bıraktığı bir mahallede, bir evin camları kurşunlarla tuzla buz oldu. Esentepe Mahallesi’ndeki bu ev, artık yalnızca bir ev değil. O sokaktaki her adım, o patlayan camın sesiyle yankılanıyor şimdi. Kadın bir gün bile rahat nefes alamıyor bu ülkede. Belki nefes aldı, ama derin değil. Belki yaşadı, ama tam değil.
Olayın özeti basit ama etkisi ağır:
Geçtiğimiz gün Esentepe Mahallesi Mertler sokakta bir kadın KADES uygulamasından yardım istedi. Polis yoldayken, bir adam önüne gelip pompalı tüfekle 4 el ateş etti. Camlar kırıldı, panik büyüdü, canlar ucuz atlatıldı. Ölen yok, yaralanan yok. Bu iyi haber mi? Hayır. Çünkü ölebilirdi. Her şey çok kolay olabilirdi. Çünkü bu ülkede bir kadının ölümle yaşam arasındaki çizgisi, çoğu zaman bir uygulamanın bildirimiyle, bir sokak lambasının altında durup durmamasıyla, ya da polisin birkaç dakika erken mi yoksa geç mi geldiğiyle belirleniyor.
Olayın ardından bölgeye gelen kadının oğlu, göz göre göre ölüme yürüyen annesine sahip çıkarken, öfkesini tutamadı. Tahmin ettiği fail babasıydı. “Baba” dediğimiz kavramın en çok yara aldığı zamanlar bunlar. Bir çocuğun gözünün içine bakıp “Benim babam olmasaydı annem şimdi hayatta olurdu” demesi, bu ülkenin en derin yarasıdır. Bizi asıl öldüren şey, ölümle sonuçlanan eylemler değil, o ölüme seyirci kalan sistemlerdir.
KADES hayat kurtarıyor, evet. Ama bu cümle artık bize yetmiyor. Çünkü bir uygulamayla korunabiliyorsak, bu başlı başına bir sorun değil mi? Kadınlar uygulamaya değil, hayata sığınmak istiyor. Yalnızca hayatta kalmak değil, yaşamak istiyor. Korkmadan, tetikte olmadan, bir adım ötede pompalı bir tehdit olmadan yaşamak…
Topluma zararlı olan bireyleri çocukken göremediğimiz her gün, yeni bir kadının hayatını tehlikeye atıyoruz. Psikolojik destek, şiddet eğilimi taramaları, aile içi kontrol mekanizmaları… Bunların hepsi sadece raporlarda kalıyor. Oysa biz sokaklarda yaşananı görüyoruz. Bu şehrin çocukları, annelerini ağlarken izliyor, kadınlar ölüm tehditlerini sessize alıyor, erkek şiddeti normalleştiriliyor.
Artık hiçbir kadının ölmemesi için sadece tweet atmak yetmiyor. Sessiz kalmak tarafsızlık değil, failin yanında durmaktır. Kadın cinayetlerine “aile içi mesele” diyemeyiz. Kadınların davranışı ne olursa olsun, karşılığı ölüm olamaz. Hiçbir çocuk annesiz kalmamalı. Çünkü o çocuklar büyüdüklerinde bize, “Neden annemi korumadınız?” diye soracaklar.
Türkiye’de her yıl yüzlerce kadın öldürülüyor. Bazıları gazetelere çıkıyor, bazıları birkaç satırlık adli kayıtlarda kayboluyor. Ama her biri bir hayat, her biri bir evin ışığıydı. Ve her biri biraz daha sessizleştiriyor bu ülkenin kadınlarını.
Bugün Esentepe’de o kadın şans eseri hayatta. Ama yarın aynı sokakta, başka bir evde, başka bir kadının camı kırılmadan önce sesimizi yükseltmek zorundayız. Çünkü kadınlar artık hayatta kalmayı değil, yaşadıklarını hatırlamak istiyor.