Türkiye’ de siyasi iktidarlar çocukların meziyetleri ve gelişimini özellikle de çağdaş eğitimdeki gelişmeleri düşünmeden, eğitim sitem ve programlarını hayata geçirdiler.  Üstelik hazırladıkları eğitim- öğretim sistem ve programlarını da tartışma konusu yaptılar.

Bu tabloyu, 4+4+4 eğitim sistemi ile ilgili gelişmelerde, net bir şekilde yaşıyoruz.  Özellikle de ülkemizde okul öncesi eğitimin çocuklarımızın, geleceğini belirlediği halde okullaşma oranında arzu edilen boyuta ulaşılamadı.

Oysa çocuklarımız da bunu farkındadır. Nitekim Adalet İlkokulu’ da görevli olduğum yıllarda Başak Büker isimli kızımız, “BİZE GELECEK DİYORSUNUZ, BİZCE GELECEK BİZİM HAKLARIMIZA GÖSTERİLECEK SAYGIDADIR” demişti.                   

Ayrıca atalarımız, onlarca asır önce "İNSAN YEDİSİNDE NE İSE YETMİŞİNDE ODUR" demişlerdir.

Gelişmiş ülkelerde, okul öncesi eğitimin kurumsallaşmasının kökeni 19. yüzyıla dayanmaktadır. 1800'lü yılların ilk yarısında, Avrupa'da ortaya çıkan “Endüstri Devrimi” çekirdek aileyi etkilemiş, ebeveynlerin fabrikalarda uzun süreli çalışmaları sonucunda 0-6 yaş çocuklarının bakımı, beslenmesi ve korunması ortaya önemli bir sorun olarak çıkmıştır.

Bugün OECD ülkelerinin okul öncesi okullaşma ortalaması yüzde 87 olmakla birlikte Türkiye’nin neredeyse iki katıdır. En fazla okul öncesi okullaşmanın bulunduğu ülkeler ise Finlandiya, Fransa, Birleşik Krallık gibi gelişmiş ülkelerdir ve okullaşma oranları yüzde 100’dür.

 Dolayısıyla erken dönem gelişimsel faaliyetlerin desteklenmesi için oldukça öneme sahip olan okul öncesi eğitimin okullaşma oranları, ülkemizde diğer ülkelere kıyasla oldukça düşüktür ve bu hususta farkındalık kazandırılmaya ihtiyaç vardır.

İnsan yaşamında, 0-6 yaş çok önemli çağdır. Bu çağda öngörülen Okul öncesi eğitim, ilköğretim, Orta Öğretim ve Üniversite eğitim-öğretiminden, daha da önemlidir. Bu nedenle de 0-6 yaş arası çocuklarımız, mutlaka okul öncesi eğitim görmelidir. Çünkü çocukta zekâ gelişiminin, %70’lik kısmı, 7 yaşına kadar tamamlanır ve öğrenme becerisi bu yaşta gelişir.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM, çocuğun var olan yeteneklerini görünür kılar ve daha da gelişmesine katkıda bulunur. Toplumda, başarı için olmazsa olmaz unsurlar olan paylaşmayı, dayanışmayı, sosyalleşmeyi ve birlikte çalışmayı öğretir. Öğrenmeye ilgi uyandırır. Çocukların bu yaşlarda sağlıklı gelişmesine katkıda bulunur.

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM, eğitimin sağlam temeller üzerine kurulmasında ve insanların ileri yaşlarda, başarılı olmasında payı büyüktür. Bu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Anaokulu ortamı, çocuk için dünyaya açılan yepyeni bir penceredir. Çünkü 0-6 yaşlar arası olumlu ya da olumsuz anlamda verilen her şey onları yetişkinlik yıllarında da doğrudan etkilemektedir.
 Aslında 3 yaşına kadar bir çocuğun beyni bir yetişkinden, 2,5 kat fazla çalışır, 6 yaşına kadar da bilim adamından 2 kat hızlıdır. Bu yaşta çocuklar, yetişkin insanlardan daha cesaretli, müteşebbis ve ilgilidir. Bu tabloyu, ancak OKUL ÖNCESİ EĞİTİM” kurumları daha da geliştirir. Ayrıca bu kurum/kuruluşlar, çocuklara kendilerine ve çevresine güven duygusunu kazandırır.

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM, çocuklarımızın dilini doğru, yanlışsız ve güzel konuşmasını öğretir. Toplumu, çevreyi, evreni ve insan davranışlarını tanımasını sağlar. Nesneleri, eşya ve varlıkları, temel bir takım becerileri, davranışları, olumlulukları ve olumsuzlukları öğretir. Çocuk, kendi yaşıtları ile birlikte olmasını sağlar.  Karşılıklı olarak saygı, sevgi, paylaşma, iş bölümü ve sorumluluk duygularının gelişmesini hatta alışkanlık haline gelmesini sağlar.

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM, 0-6 yaş arası çocuklarımızın, “duygusal”, “zihinsel” ve “bedensel” gelişimini tamamladığı dönemdir. Yine 0-6 yaş arası çocuklarımızın, öğrenmelerinin en yoğun olduğu, temel alışkanlıklarının, zihinsel ve duygusal yeteneklerinin hızla geliştiği ve biçimlediği dönemdir.  Ayrıca dünyada, bireylerin yetiştirilmesinde en önemli dönemin, 0-6 yaş arasında olduğunu bilim adamları ve çağdaş eğitim kabul etmiştir.

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM, aynı zamanda kuralları en etkili bir biçimde öğretebilen bir kurumdur. Çocuk, yaşıtlarıyla ilişkiye girerek birlikte yaşamayı, yemek yemeyi, uyumayı ve oynamayı öğrenir. Böylece başkalarının özgürlüğünden haberdar olur, “ben” ve “ başkası kavramlarının bilincine vararak,  işbirliği duygusunu geliştirir.

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM, çocuğun kendine güvenini geliştirir, kendini idare etmeyi bağımsız olmayı öğretir. Girişimci, üretici İlkokula uyumunu sağlayacak yetenekleri geliştirir. Problem çözücü olmayı öğrenir. Kendi kişiliğini ve vücudunu tanır.

Ayrıca çağdaş yükselen Türkiye için okul öncesi eğitim şarttır. Gelecek de okul öncesi eğitimle belirlenecektir. Bu nedenle de ülkemizde okul öncesi eğitim, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi okullaşma oranı yüzde 100’e ulaştırılmalıdır.