2 Temmuz 1993 tarihinde, Sivas'ta bulunan Madımak Oteli'nde 33 aydının katledilmesinin üzerinden 30 yıl geçti. Katliamda yaşamını yitiren aydınlar, başta Sivas olmak üzere Türkiye’nin birçok yerinde anıldı.
2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli'nin radikal bir grup tarafından yakılması ve çoğunluğu Alevi 33 yazar, ozan, düşünür ile 2 otel çalışanının yanarak ya da dumandan boğularak hayatını kaybetti.
Oysa Alevilik, “Allah, Muhammed, Ali kutsallığını kalbinde taşıyan, Hz. Ali’nin adaletinden ayrılmayan, temelinde insan sevgisi bulunan, her dine, mezhebe, her inanca saygı duyan ve hoşgörü ile bakan, dil, din, ırk, renk, farkı gözetmeyen, eline diline sahip olma ilkelerini şart koşan, laik, demokrat, eşitlikçi, katılımcı, paylaşımcı düşünceyi savunan bir inanç sistemidir.
Ayrıca Alevi, İslam anlayışı; İslamiyet’in, Kuran’a dayalı, Hz. Muhammed’in buyruklarına göre İslam’ı, evrensel boyutuyla yorumlayıp, insanlığa, yeni kapılar açan, büyük düşünce felsefesine yol veren, ilahi Tasavvuf anlayışı ile hayat bulan bir inanç bütünlüğüdür.
Alevilerin, cem evlerinin, ibadethane olması istekleri, “Alevi Açılımı “ile karşılanır mı bilinmez ama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, "Türkiye'de, Alevilere ayrımcılık yapılıyor" tespitini yaptıktan sonra, cem evleriyle ilgili yapılan başvuruyu, karara bağladı. AİHM, Türkiye'nin, cem evlerine, "ayrımcılık" yaptığına hükmetti.
Aleviler, Anadolu toprakları üzerinde, 1000 yıldır yaşamlarını sürdürmektedirler. Anadolu Alevi nüfusu ise 20 milyon civarındadır. Sayın Ahmet ARSAL’ ın, KMM’ de, söylediği gibi, Aleviler, Atatürkçülük, özgürlük, laiklik, demokrasi, barış, emek, insan hakları, gibi kavramlardan, yana taraftırlar.
1961 ve 1982 Anayasalarına göre, Laik devlette, kişi/kişiler, din ve vicdan ve ibadet hürriyetlerine sahiptir. Bir din, ya da mezhep mensubunun, diğerlerine baskı yapmasını önlemek, laik devletin görevidir. Herkes, dini inancını yerine getirecektir. Ancak, ibadetler, dinî ayin ve törenler kamu düzenini bozmayacak şekilde olacaktır. Din ve devlet işleri, birbirinden ayrıdır.
Ayrıca Laik devlette, eğitim kurumları ve eğitimin kapsamı, dini kurallara göre düzenlenemez. Kimse devletin, resmî olarak benimsediği, bir din, ya da mezhebi öğrenip, o yolda eğitime zorlanamaz. Ancak son yıllarda, eğitim alanındaki gelişmeler, kaygı vericidir.
Ülkemizde, herkesin, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır; Ayrıca Atatürk’ün, söylediği gibi, “”Din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır.” O nedenle de ülkemizde, inançlar, sorun olmamalıdır.
Ayrıca İnsan hangi din ve mezhebe mensup olursa, olsun, kamu düzenini bozmadan, tek başına veya topluca ibadet yapabilmelidir. Aksi halde, dinsel nefret artar, kaos da kaçınılmaz olur. Çünkü nerede, dinsel ve etnik nefret varsa, orada kaos vardır.
Nitekim CIA Başkanlarından George J. TENET, ABD üniversitelerinde, , " NERDE, BİR ÖN YARGI VE NEFRETLE KARŞIAŞIRSAN KARŞILAŞ MÜCADELE ET. NERDE KAOS VARSA BİL Kİ, ARKASINDA DİNSEL VE ETNİK BİR NEFRET VEYA ÖNYARGI VARDIR" demiştir.
Nitekim bazı ilerimizde, kasıtlı olarak dinsel nefret yaratılarak, Alevilere, ait evler ve işyerleri yakıldı. Bir ilimizde, nefretin derecesi öyle yükselmişti ki yangınlara, müdahale edecek itfaiyelerin, hortumları bile kesilmişti.
Oysa Alevilik, "Allah, Muhammed, Ali kutsallığını kalbinde taşıyan, Hz. Ali’nin adaletinden ayrılmayan, temelinde insan sevgisi bulunan, her dine, mezhebe, her inanca saygı duyan ve hoşgörü ile bakan, dil, din, ırk, renk, farkı gözetmeyen, eline diline sahip olma ilkelerini şart koşan, laik, demokrat, eşitlikçi, katılımcı, paylaşımcı düşünceyi savunan”. Bir inanç sistemidir.
Ayrıca Alevi İslam anlayışı; Hoca Ahmet Yesevi, Ebul Vefa, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Mevlana, Pir Sultan Abdal ve Anadolu erenleri, Kuran’ı en iyi yorumlayan hikmet sahibi velilerin görüşlerinden ilham alarak, hayat alanı bulmuştur.
Bugün Alevilere, yönelik önyargılar, büyük ölçüde azaldı. Bunda, en büyük etken, Alevilerin, Türk milletine bağlı, her türden gericiliğe karşı olması, ATATÜRKÇÜLÜK, özgürlük, laiklik, demokrasi, barış, emek, insan hakları, gibi, kavramlardan, en önemlisi de cumhuriyetimizin, demokratikleştirilmesi ve geliştirilmesinden yana taraf olmalarıdır.
AB, imzalı çeşitli raporlarda, Alevilerden "azınlık" olarak söz edilmesi, tesadüf değildir. Bu raporlar, Türkiye’ nin, bölünmesine yöneliktir. Çünkü Aleviler, kendilerini, hiçbir zaman Türkiye´de, "azınlık" olarak görmüyorlar.
Emperyalizm ve Siyonizm’in, yeni ortak hedefi, ülkemizde, " Türk-Kürt", "Alevi-Sünni" nefreti yaratarak, herkesi birbiriyle kan davalı yapmaktır. Bunun için, her türlü senaryo tezgâhlanıyor.
Nitekim Tatort dizisinin, ’Wem Ehre Gebürt’ (Namusuna Layık Olmak) adlı bölümündeki gelişmeler, buna en güzel örnektir. Çünkü dış ve iç şer odakları, yıllardan beri, Türkiye’ de, ETNİK" ve "MEZHEPSEL" çatışmaları körükleyerek, menfaatlerini korumayı ve kollamayı, temel politika olarak benimsemişledir.
Ancak ne Aleviler, ne de Sünniler, emperyalizmin, dış ve iç şer odakların, bu oyununa gelmeyecektir.