Bir kez daha yandık.
Yine ormanlar, yine insanlar, yine umutlar kül oldu.
Seyitgazi ilçesinde Büyükyayla ve Fethiye mahallelerinin arasında çıkan orman yangınında 10 canımızı kaybettik. Sadece ağaçlar değil, hayaller de kül oldu. AKUT gönüllülerimiz ve orman emekçilerimiz, alevlerin ortasında şehit düştü.
5 AKUT gönüllümüz, 5 orman emekçimiz…
Sercan Utni, Hilmi Şahin, Eyüp Dereli, Tolunay Kocaman, Enes Kızılyel, Muharrem Can, İlker Onarıcı, Tekin Enes Sarıyıldız, Bayram Eren Arslan ve Alperen Özcan…
Artık onlar birer isim değil; bu ülkenin vicdanında açılmış derin bir yara.
Yangının nedeni henüz belirlenemedi. Ama nedeni ne olursa olsun, sonucu değişmiyor: Gencecik hayatlar, ihmallerin gölgesinde toprağa düşüyor.
Her yaz aynı korkuyla uyanıyoruz:
“Bugün neresi yanacak?”
Ve her yaz aynı cümleleri kuruyoruz:
“İnsan eliyle doğaya verilen zarar bu kez çok büyük.”
Söylemekten yorulduk ama hâlâ uygulamıyoruz.
Sigaramızı söndürmeden atıyoruz.
Cam şişemizi ormana bırakıyoruz.
Mangal közünü kontrol etmeden çekip gidiyoruz.
“Bir şey olmaz” diyerek doğaya bıraktığımız o küçük izler, bir gün bir ormanı, bir köyü, hatta bir insanı yok edebiliyor.
Bu yangının sebebi şu an belirsiz. Belki sigara, belki elektrik hattı, belki sıcak hava…
Ama biz yangınların oluşma ihtimaline karşı sorumluluğumuzu yerine getiriyor muyuz?
Elimizi vicdanımıza koyup bu soruya dürüstçe cevap verelim.
Tolunay Kocaman’ın henüz 14 gün önce evlendiğini öğrendiğimizde, içimiz daha da yandı.
Bir gelecek kuramadan, doğayı korumaya çalışırken yaşamını yitirdi.
Bu tesadüf değil, bu ihmaller zincirinin yarattığı bir trajedi.
Doğayı korumak bir lütuf değil, bir zorunluluk.
Bu ülkenin her vatandaşı için, her nefes alan için…
Milletçe başımız sağ olsun. Ama bu başsağlıkları artık yetmiyor.
Çünkü toprağa verdiğimiz her genç canla biraz daha eksiliyoruz.
Biraz daha tükeniyoruz.
Ve en acısı şu:
Biz hâlâ ders almıyoruz.