2022 yılının Türkiye’sinde enflasyon yıllık bazda resmi rakamlara göre yüzde 75’in üzerinde. Gayriresmi rakamlar ise çok daha yüksek olduğunu söylüyor. Aslında ülkedeki enflasyonu anlamak için rakamlara bakmak çok gerekli değil. Çünkü vatandaş çarşı ya da pazara çıktığında bunu iliklerine kadar hissediyor. Örneğin yaz ortasında bir kilo domatesi en az 10 liradan almak ya da yaz meyvelerinin kilosunu 20 liradan almak enflasyona en basit örnekler olarak verilebilir. Bu örnekleri sıralamak ve ekonomik buhranı yazmak aslında çok basit. Ancak benim değinmek istediğim konu ekonomi temelinde biraz farklı.
Türk halkının genel olarak zaten sağlıksız ve yetersiz beslenmesini ülkenin içinde bulunduğu ekonomik çıkmaz iyice perçinliyor. “Küçülen porsiyonlar”, azalan öğünler ve boş kalan sofralar. Derin yoksulluğumuz her geçen gün kendini fazlasıyla hissettiriyor. Bu durum ülkemizde en çok anne-bebek sağlığını olumsuz etkiliyor. Hamilelikten itibaren yetersiz beslenen annelerin çocukları hayata gözlerini daha açmadan sağlık sorunlarıyla karşılaşabiliyor. Doğumdan sonra ise annenin yetersiz beslenmesi süte etki ediyor ve bebek alması gereken vitaminleri alamıyor. Bu durum bebeklerin zihinsel ve fiziksel gelişimlerini olumsuz etkiliyor.
“Anne Çocuk Eğitim Vakfı’nın Türkiye’de 0-6 Yaş Çocuğun Durumu araştırmasına göre ülkemizde 5 yaşından küçük çocukların yüzde 9.5’inde, en yoksul yüzde 20’lik kesimdeki 5 yaş altı çocukların ise yüzde 18.3’ünde bodurluk görülüyor.” İşte bu bodurluğun en temel nedeni anne ve çocuğun yetersiz beslenmesi olarak görülüyor. Oysa bir anne adayı hamileliği boyunca düzenli şekilde süt, yoğurt, peynir, yumurta, et, tavuk, balık, meyve ve kuruyemiş tüketmeli. Peki içinde bulunduğumuz ekonomik durumda bu mümkün mü? Hele ki çalışan nüfusun en az yüzde 46’lık dilimi asgari ücret üzerinden maaş alırken. Herhangi bir şehrin ortalama bir semtinde ev kirası en az 3000-4000 tl, 30’lu yumurta fiyatının neredeyse 60 TL, kaşar peynirinin bir paketinin 100 TL ya da kıymanın kilosunun 160 TL olduğu bu ekonomik koşullarda sağlıklı beslenme nasıl mümkün olabilir? Anne babanın asgari ücret aldığını varsayarsak sadece bu saydığım kalemlerin altından kalkılabilir mi? Anne baba, çocuk dünyaya geldikten sonra bir kutusu en az 200 TL olan mamalardan alıp o çocuğu doyurabilir mi? Düzenli beslenme şöyle dursun derin yoksulluk içinde yaşayan anne adaylarının çoğu, öğünleri bile geçiremez halde. Yardım kuruluşlarına başvuran ailelerin bebekleri varsa istekleri büyük oranda mama ve bez. Maalesef aileler artık kendilerini düşünmeyi çoktan bırakıp yalnızca bebeklerini düşünür hale geldiler. Öyle ki 2022 yılının Türkiye’sinde mama alacak parası olmayan annelerin çocuklarına bayat ekmeği ıslatıp mama diye yedirmesi bu ülkenin utancıdır.
Bugünkü ekonomik şartların kısa vadede düzelmesi pek mümkün gözükmüyor. Ancak anne-bebek sağlığının göz ardı edilmesi mümkün değil. En başta siyasilerin bu konuda net tavır sergilemesi ve anne adayları ile çocuklu annelere geniş kapsamlı ve düzenli bir yardım paketi ulaştırılmasını sağlamaları lazım. Elbette bakanlıklar, belediyeler ve STK’lar bu konuda bir şeyler yapmaya çalışıyor olabilir. Ancak yetmiyor. Özellikle hükümetin bu konuda yapabileceği daha fazla şey olduğunu düşünmek istiyorum. Ve tabiki yapacağını umuyorum…