Ölüm bu,
Fukara ölümü
Geldim, geliyorum demez.
Ya bir kuşluk vakti, ya akşam üstü,
Ya da seher, mahmurlukta,
Bakarsın, olmuş olacak.
…
Gayrı, iki korku çiçeğidir gözleri,
İki mavi, kocaman korku çiçeği,
Açar, derin kuyularda...
“Ahmed Arif”
Bir gece vakti oturdum bilgisayarın başına yazımı yazmak için. Önümde Ahmed Arif’in kitabı vardı. Biraz göz gezdirdim daha önce okuduğum kitabına. ‘Vay Kurban’ şiirini okurken üstte okuduğunuz satırlara gelince derin bir sızı oturdu içime. Zira son 24 saatte hiç dinmedi ya o sızı. Ama daha da arttı. İçimde bir alev topu, bir balyoz sancısı. Düşünüyorum zaten saatlerdir. 41 eve ateş düştü. 41 eve acı düştü. Biz sıcak evlerimizden, konforlu koltuklarımızdan ancak “kalbimiz sizinle” yazabildik. Kimi yeni evliymiş, kiminin benim gibi yeni çocuğu olmuş. Biz şimdi başımızı yastığa koyacağız ama bir yerlerde insanlar acı çekiyorlar. Çocuklarını, eşlerini, babalarını kaybetmişler. Kendimi ölen madencilerin yakınlarının yerine koyuyorum. Acım daha da katlanıyor. Belki babamı kaybetmişim belki abimi. Acım daha çok taze. Bilmiyorum neden öldüklerini. Kimi “ihmal” diyor kimi “kader”. Kime inanacağım? Sonra takım elbiseli insanlar geliyorlar yanıma. “Acın” diyorlar “acımızdır”. Biliyorum unutacaklar bir gün sonra yeraltında can veren 41 madenciyi. Biliyorum kimse çekmez kimsenin ne acısını ne yükünü. İnternet ayağı kalkmış inliyor “kalbimiz sizinle” diye. Ama geçecek bu furya her acıda geçtiği gibi. Akşama bulunur eğlencesi yapılacak başka bir konu. Geçiyorum evimin bir odasına, sonbaharın kasvetinde ben ve acım başbaşa kalıyoruz. Yeraltında can veren belki abim belki babam. Hüznü bana kalıyor çektiğim bu acının.
Hayatta en sevmediğim şeydir aslında olaylara “hüznün penceresinden” bakmak. Acı olaylarda duygusallaşmak. Ancak bu olay beni çok yaralamış olacak. Biliyorum, çünkü ben bütün günümü ailemle, sevdiklerimle geçirirken insanlar acılarıyla boğuşuyorlardı. Ama hemen şimdi topluyorum kendimi yazının geri kalanı için.
Kaza nedenine ilk izlenime göre “grizu patlaması” denildi. Peki bu grizu nasıl oluşur? Grizu, metan-hava karışımı olarak da adlandırılabilinir. %5 - %15 arası metan ile havanın birleşmesinden oluşan bu karışım, 650'C de 2 fazlı bir yanma gerçekleştirir. Bu karışım önce ani şekilde genleşir, daha sonra patlama merkezine doğru çok büyük bir kuvvetle gazı sıkıştırır. Büyük yıkım etkisine sahip bir patlamadır. Elbette grizunun önüne geçilebilir. Grizu kaynaklı patlamanın önlenmesi için madenin havalandırılması ve gaz yoğunluğu seviyesinin kontrolü çok önemli.
Bartın’da gerçekleşen ve ilk izlenimlerin grizu olduğu kazanın “ihmal” mi yoksa “kader” mi olduğu yapılacak incelemeler sonrası belli olacak. Ortada 41 madencinin canına mal olan bir ihmal varsa bunun sorumlu ya da sorumlularının cezalarını çekmesi gerek. Sevdiklerini toprak altında kaybeden ailelerin acıları bir nebze hafifleyecekse eğer tek yolu sorumluların ortaya çıkarılması ve cezalarını çekmeleri. Madenci ölümlerini bir “fıtrat” olarak görmektense alınacak önlemler ve caydırıcı cezalarla bu kazaların önüne geçilebilir ya da kayıplar azaltılabilir. Daha fazla para bir insanın canından daha kıymetli değil elbette.
Caddeler bu yükü nasıl kaldırır tanrım
Bu kalabalık fazla
Bu akşam fazla
Bu yağmur fazla
…
Ölümü insan nasıl kabul eder tanrım
Ağaçlar yaşarken
Bulutlar yaşarken
Çocuklar yaşarken
“Şükrü Erbaş”