Biliyorsunuz birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Şahkulu Sultan Dergahı ve Cemevi'nde düzenlenen Cemevleri Temel Atma ve Toplu Açılış Töreni'nde açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Alevi-Bektaşi vatandaşlarımız için kurumsal yapı kuruyoruz. Kuracağımız Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, muhtarlıklara, derneklere, belediyelere, federasyonlara bağlı cemevlerinin yönetimini yürütecektir. Cemevlerinin aydınlatma, içme ve kullanma suyu, yapım, onarım, bakım giderlerinin karşılanmasıyla ilgili tüm sorunlar çözülmüş olacaktır. Aynı şekilde cemevlerinde erkan hizmetlerini yürütmekten sorumlu olan Alevi Bektaşi önderlerinden talep edenlere, kadro verilecek" dedi özetleyecek olursak.
Ancak müjde olarak açıklanan bu adımlar Alevi kurumlarından tepkiyle karşılandı. Şehrimizde bulunan Eskişehir Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği başkanı Mahsuni Ilgın ile bu konu hakkında bir görüşme gerçekleştirdim. Ilgın konuşmamızda konuyla alakalı “Alevilerin en temel taleplerinden biri olan ve eşit tanınma, eşit yurttaşlık haklarının sembolik bir ifadesine dönüşen ‘cemevleri ibadethanemizdir’ talebine bağlı olarak, cemevlerimizin ibadethane statüsüne kavuşturulmasına dair hiçbir adım atılmadı. Alevi toplulukların en önemli sorunu olan sosyo-politik, sosyo-kültürel düzeyde kamu gücüyle örgütlenen, kamu gücüyle yeniden üretilen negatif ayrımcılık ısrarla reddedildi. İsteyen dedelerimiz bu yeni oluşturulacak kurumda kadroya alınıp maaşa bağlanacakmış! Biz Aleviler ve onların kurumları olarak, devletin hiçbir dini finanse etmesini, kamu kaynaklarını şu ya da bu dinin aleyhine ya da lehine kullanmasını kabul etmiyoruz. En büyük problem ise Alevilik’in inanç değil kültürel çerçevede değerlendirilmesi. Biliyorsunuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi için 16 Eylül 2014 tarihinde almış olduğu karar var. Bizler öncelikle cemevlerine kültürel bir gözle bakılmamasını ve AİHM’in bu kararı göz önünde bulundurularak ibadethane statüsü verilmesini istiyoruz. Elektrik, su, doğalgaz faturalarını bizler ödeyebiliriz. Ancak inancımıza saygı duyulmasını ve gerekliliklerinin yapılmasını istiyoruz.” dedi.
Konuşmamız aslında daha uzun ve detaylıydı ama ben önemli noktalarını sizlere aktardım. Elbette sayın Cumhurbaşkanı’nın attığı bu adım bir önem teşkil ediyor olabilir. Ancak hem Ilgın’ın yaptığı açıklama hem de genel olarak Alevi kurumlarının tepkisinden anlıyoruz ki Aleviler maddi bir beklenti içinde değiller. Temel beklentileri toplum nezdinde inançlarının ve kendilerinin ikinci sınıf muamele görmemesi, hukuk ve adalet önünde ayrımcılığa maruz kalmamaları, kamuda fırsat eşitliği sağlanması ve tabiki cemevlerine ibadethane statüsünün verilmesi. Bu maddeleri daha da uzatmak mümkün ancak en önemlileri olarak bunları sıralayabiliriz. Zaten kurumların tepkisi burada başlıyor. Çünkü Cumhurbaşkanı’nın müjde olarak açıkladığı adımların hepsi maddiyat temeli üzerinde. Cemevlerinin tadilatı, faturaların ödenmesi, inanç önderlerinin maaşa bağlanması. Bunlar Alevi kurumlarının ve Alevilerin taleplerinin karşılığı değil maalesef. Aslında sorun en başında Aleviliğin Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde değerlendirilmesi. Alevilik bir inanç ve milyonlar kendine burada konumlandırıyor. Hal böyleyken Alevi kurumları da soruyor. Neden Kültür ve Turizm Bakanlığı? Bunu anlamak biraz güç.
Hükümet eğer bir ‘Alevi Açılımı’ yapacaksa bunu maddiyat üzerinden değil maneviyat üzerinden yapmalı. Sivas’ın faillerini ortaya çıkarmadan, toplumda ötekileştirmeyi ortadan kaldırmadan, fırsat eşitliği sağlamadan ve en önemlisi ama en önemlisi Alevilik’i bir inanç olarak görmeden bu açılımı yapması bence pek mümkün görünmüyor. Açılım bu temeller üzerine inşa edilmeden somut bir sonuç almak imkansız desem yanlış olmaz herhalde. Bekleyip göreceğiz. Bakalım bu konuda ilerleyen günlerde başka hangi ‘müjdeler’ duyacağız…