“Belçika’da tam zamanlı bir işte haftada 5 gün yerine 4 gün mesai yapılabilmesine olanak sağlayacak yeni bir düzenleme geliyor. Ayrıca düzenlemeyle çalışanların maaşı ve sosyal hakları aynı kalacak.”

Cümleyi okuyanların derin bir iç çekip keşke dediğini hissedebiliyorum. Düzenlemenin amacının çalışanların sosyal hayatına daha fazla zaman ayırabilmesini sağlamak olduğu söyleniyor. Çok uzakta değil uçakla birkaç saatlik mesafemizdeki Belçika’dan çalışanlar adına böylesi güzel haber gelirken aynı günlerde ülkemizden bir haber aktaracağım.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Başkanı Arzu Çerkezoğlu katıldığı bir programda "Türkiye'nin asgari ücretliler toplumu olmaktan kurtarılması lazım. Açlık sınırının altında bir asgari ücretin mutlaka insanca yaşanacak düzeye çıkartılması lazım." dedi.  Neden insanca yaşam dediğini çok basit bir veriyle hemen açıklayayım. Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ)’in verilerine göre Eylül 2022 itibariyle ülkemizde açlık sınırı 7245 TL, yoksulluk sınırı ise 23 bin 600 TL olarak hesaplandı. Asgari ücret 5500 TL.

Nasıl? İçiniz sıkıldı değil mi? Hemen kısaca bir kıyas yapacağım Belçika ve Türkiye arasında. Avrupa İstatistik Ofisi ve SGK’dan ulaştığımız 2018 verilerine göre Türkiye’de asgari ücretle çalışanların oranı yüzde 36,2. Belçika’da ise yüzde 0,9. Yanlış okumadınız, gözlerinizi ovuşturmaya gerek yok. Ayrıca SGK’nın 2020 verilerine göre ise ülkemizdeki oran yüzde 42. Yine Avrupa İstatistik Ofisi verilerine göre 2020 yılında Türkiye’de haftalık ortalama çalışma saati 45,6 iken Belçika’da 35,5. Daha uzun uzun verilerle bu durumu anlatırım ama canımız daha fazla sıkılmasın.

Siz değerli okuyucularıma iki farklı haber ve devamında verilerle karşılaştırma yaptım kısaca. Anlatmak istediğim aslında çok basit. Belçika sadece güncel bir örnek. Avrupa’nın X bir ülkesinde insanlar refah içinde yaşayıp, işten kalan zamanlarında ailelerine, sevdiklerine, hobilerine zaman ayırabiliyorken bizim ülkemizin çalışanlarının bunları hayal edebilmesi bile hayal. Ne maddi olarak ne manevi olarak. Çalışan nüfusun neredeyse yarısının asgari ücret kazandığı ve Avrupa’nın ortalama en fazla mesai saatine sahip olan vatandaşı nasıl hayal kurabilir ki? Bir düşünün şimdi. En son ne zaman ailenizle ya da bir sevdiğinizle keyifli ve stressiz vakit geçirdiniz? Paranız olsa (ki bu ihtimal düşük) mesaiden zamanınız yok, zaman yaratsanız paranız yok. Sorun çok açık ortada. Çözümü de ortada. Ancak kısa vadede düzelmeyeceğini biliyoruz maalesef. Şimdilik sadece hayaller dünyasında iç çekiyoruz. Belli mi olur? Belki ülkemizdeki çalışanlar da boğucu mesailerden kurtulup refah içinde yaşayabilirler bir zaman. Yeter ki iş istediğinde batıyı örnek gösterip sıra işçi haklarına geldiğinde doğuyu örnek gösterenler bunun farkına varsın.