Yarın milyonlarca çalışan ve aileleri için çok önemli bir gün olabilir. Çünkü çalışanların yüzde 40’tan fazlasının yeni yılda alacağı ücret büyük ihtimalle belli olacak. Evet, “asgari ücret.” Bu yazıda sizlere bazı hatırlatmalar yapacağım ki unutmayalım. Bilirsiniz biz toplumsal hafızası zayıf bir halkız.
Önce tek cümlelik tanımını yapayım. “Asgari ücret, yasal bakımdan işçilere ödenebilecek en düşük ücrettir.” Bu tanımı neden yaptım hemen izah edeyim. Çünkü binlerce insan sırf aç kalmamak için patronlarının “hesabına asgari ücreti yatırırım ama şu kısmını elden geri alırım” dayatmasına maruz kalıyor. Öncelikle bunu yapan patronlarınızı unutmayın. Ya da “Enflasyon bu dönemin alım gücüdür. Bu yıl için satın almayla ilgili kaybolan alım gücüne ilişkin maaş artışı yapıldı. Önümüzdeki sene yapılacak olan artışına, bu dönemdeki enflasyon verileriyle hareket ederek değil, önümüzdeki dönem enflasyon beklentileri ışığında bir zam yapılması düşünülmeli.” diyen Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Mahmut Asmalı hatırlanmalı (Önümüzdeki senenin enflasyon tahmini yüzde 20’lerde). Ya da açlık sınırını 7 bin 245 TL olarak açıklayan TÜRK-İŞ’in Başkanı Ergün Atalay’ın "7 bin 785 TL kırmızı çizgi, bu rakamın altında bir konuyla ilgili masada olmayız" demesini hatırlamalıyız. Asgari ücret toplantılarına çalışanlardan toplanan vergilerle alınan milyonluk arabalarla, koruma ordularıyla gidilmesini hatırlamalıyız. Asgari ücretin genel geçer ücret haline gelmesini hatırlamalıyız. Enflasyonun resmi verilerle yüzde 85’lerde olduğunu hatırlamalıyız. Pazara, markete gidip elimizin boş dönmesini, sağlıklı beslenemediğimizi, kış için bir bot ya da mont alamadığımızı, fatura korkusundan evimizi ısıtamadığımızı, çocuklarımızın eğitim ve sağlık giderlerini bile karşılayacak maddi güçte olmadığımızı yani kısacası “yoksulluk” içinde geçen hayatımızı hatırlamalıyız.
Yarın asgari ücret açıklandığında müjde diye önümüze düşen haberleri okurken hatırlamalıyız ki bu ücret İstanbul’da orta halli bir semtte bir ev kirasına dahi yetmeyecek. Maalesef bu ücret bizlerin haftada bir de olsa et yemesine müsaade etmeyecek. Belki bir ay nefes aldıracak ama sonra yine kursağımızda kalacak. Maalesef bu ülkenin işçisi yine yoksulluğa, yardıma muhtaç yaşamını sürdürmeye mecbur kalacak. Maalesef bu ülkenin işçisi her zaman olduğu gibi kasap reyonunda, markette, pazarda başı önde yürümeye devam edecek.
Ben sayfalarca yazsam da yaşadığımız hayatları anlatmaya yetmeyecek. Zaten milyonlarca insan her günün her anı “acı gerçeklerle” yüzleşiyorlar. Uzatmayacağım daha fazla. Bakalım şu an açlık sınırının altında kalan asgari ücret yeni yılda açlık sınırını geçebilecek mi?
Bu arada yukarıda okuduğunuz kısa hatırlatmaları unutmayın diye yazdım. Çünkü hep unuttunuz. Unuttukça daha kötü oldunuz. Unutmayın.