Geçtiğimiz günlerde müzik dinleme platformu Spotify bir veri yayınladı. Türkiye’de son üç yılda arabesk dinlemeleri dörde katlanmış. 2019 yılı Ocak-Ağustos dönemine kıyasla 2022 yılının aynı döneminde, arabesk dinlemelerinde yüzde 287’lik bir artış olmuş. Arabeski en çok dinleyen yaş grubu ise yüzde 46 ile 18-24 yaş. Şimdi bu veri üzerinden kısa bir okuma yapmak istiyorum.
Sokakta, parkta, çarşıda yani sosyal hayatı yaşadığımız her yerde insanların yüzlerinde mutsuzluk ve umutsuzluk var. Yemek yerken, konuşurken, yürürken, araba kullanırken yani kısacası insanlar neredeyse her an gergin ve mutsuz bir görüntü içindeler. Zaten uzunca bir süredir bu halde olan vatandaş son zamanlarda iyiden iyiye ağırlaşan ve bir buhrana dönen ekonomik koşullar nedeniyle hepten suratını asar oldu. Bu durum ülke insanının neredeyse bütün sosyal hayatını gri renge boyamış durumda. Şöyle bir düşünün. Dinlediğimiz müzikler, izlediğimiz film ve tv dizileri, okuduğumuz kitaplar. Hepsinde ağır dram ve hüzün var. Hayatın bunca sıkıntısını çekmek yetmiyor demek ki izleyip dinlemek istiyoruz bir de. Ana akım tv kanallarında dönen dizileri bir düşünün mesela. Komedi türünde bir yapım var mı? Bir iki örnek dışında yok gibi. Çekilen filmlerin neredeyse tamamı yine dram ağırlıklı. Burada herhalde izleyiciden talep bu yönde. Biz galiba kasıtlı olarak dram istiyoruz. Ülke olarak ciddi ciddi gülmeyi unutmuş olabilir miyiz acaba? Bence yüksek ihtimalle. Mizah ve eğlence sanki birden hayatımızdan çıkıp gitmiş gibi. Hani festivaller için yapılan filmler vardır ya. Kasvetli havalarda çekilir ve izleyince içten içe insana ağır bir hava basar. Uzunca bir süredir ülke böyle bir filmi içinde sanki. Tebessümle konuşan, özür dileyebilen, kahkahalarla gülen birine çok uzun zamandır rastladığımı hatırlamıyorum.
Sadece yaşadığımız hayat değil parmaklarımızın ucunda olan sosyal medya da bu halde. Politik görüş, dini inanış, tuttuğumuz futbol kulübü ve hatta dinlemekten keyif aldığımız müzikler. Bunların istisnasız hepsinde benden olmayana ağır bir linç içindeyiz. Öyle eleştirmek falan değil. Linç. Sosyal medyada siyaha siyah deseniz yine linç edilme ihtimaliniz var. Güzel, neşeli bir fotoğrafın altı onlarca nefret söylemi dolu olabiliyor mesela. Güzel olan şeylere kasıtlı bir nefret içindeyiz. Ben gezemiyorsam, gülemiyorsam, eğlenemiyorsam başkaları da yapmamalı. Ben neyden eksik kalıyorsam onlar da eksik kalmalı gibi bir bakış içinde insanlar. Renksiz hayatlarımızı başkalarına dayatma derdi içindeyiz.
Elbet ülke içinde bulunduğu bu buhrandan sıyrılacak bir gün. Ancak insanların içinde bulunduğu psikolojik buhran kolay kolay geçer mi mechul. Nacizane tavsiyem gülebilmek olacak. Biraz siyasetten, ekonomiden, sıkıntılardan uzaklaşıp gülebilmek. Çok zor olsa bile bunu yapabilmeliyiz. En azından daha güzel günlerin umuduyla gülebilmek.