Bu yazıyı okuyanların büyük bir çoğunluğu aslında yaşamıyor. Ciddiyim. Nefes alıyor, su içiyor, yemek yiyiyor ama yaşamıyor. Neredeyse bütün bir ömrünü daha geç ölmek üzerine geçiriyor. Sabahları daha güneş doğmadan uyanıp işe gidiyor, karnını doyurmak için üç kuruş para kazanıyor, akşam güneş batınca eve gidip uyuyor. Ertesi gün aynı döngüyü tekrarlıyor.

Birkaç cümlede uzun hayatınızın kısa ama çok can acıtıcı gerçeğini kulağınıza fısıldadım. Belki şu an birçoğunuz gözlerinizi fal taşı gibi açmış olabilirsiniz. Ama gelin size neden böyle olduğunu kısaca anlatayım.

Ülkemizde enflasyon resmi rakamlara göre hemen hemen yüzde 80. Dolar-Euro ben yazıyı yazarken 18 bandında (yazı yayınlanana kadar artma ihtimali yüksek). Ayrıca birkaç gün önce elektrik ve doğalgaza yüzde 20 zam geldi(Nisan ayından bu zamana kadar doğalgaza toplamda yüzde 110 zam geldi). İstatistik verip sizi sıkmayacağım. Basit bir hesapla geçen sene 500 lira ödediğiniz doğalgaz aynı kullanımda 1050 lira olacak. Tabi kışa kadar başka zam olmazsa.

Şimdi sen ücretli çalışan sayın vatandaş. Aldığın maaşla kiranı mı ödeyeceksin, faturalarını mı yatıracaksın, karnını mı doyuracaksın? Kış yakın. Evini ısatabilecek misin mesela? Kombinin düğmesini korkmadan çevirebilecek misin ya da sobana kömürü gönül rahatlığıyla atabilecek misin? Hadi seni geçtim belki idare edersin ama çocuğunun ayağına bir bot, sırtına bir mont alabilecek misin? Ailenle birlikte dışarıda sosyalleşmeni düşünmüyorum bile ama en azından orta sınıf bir lokantada ailene bir iki lokma yemek yedirebilecek misin? Evladını okula eksiksiz gönderebilecek misin? Her gün ya da her hafta olmasın ama ayda bir şöyle güzel bir kırmızı et yedirebilecek misin? Sana sesleniyorum açlık sınırının altında yaşayan vatandaş. Her sabah gözlerini yeni bir güne açtığında bu sıkıntıların üstesinden nasıl gelebileceğini düşünmeye mahkum ettiler seni. Ama gelemeyeceksin. Kimsenin pek umrunda da değil zaten. Sen yaşıyor musun yaşamıyor musun.

Gülşen’in özür dilemesine rağmen söylediği sözlere avazı çıktığı kadar bağıranlar senin fakirliğine gözlerini kapatacaklar mesela. Ya da gençlerin festifallerini ahlak, din adı altında iptal ettirmeye çalışanlar için senin eve ekmek dahi götürememen bir problem değil. Aman ha fakirlik olsun ama konser falan zinhar ahlakımız bozulur. Sanki ahlaktan eser kalmış gibi.

Milyonlarca aile yardıma muhtaç yaşıyor bu ülkede. Milyonlarca insan açlık sınırı altında yaşamaya çalışıyor. Yoksulluk sınırının altında yaşayanları söylemiyorum bile. Maalesef yardıma muhtaç yaşamaya çalışacan daha doğrusu ölmemeye çalışan koca bir halk olduk.

Oysa ki sayın vatandaş, sende o önünden geçtiğinde iç geçirdiğin lokantalara aileni götürebilirdin. Kışın akşamları kombini, sobanı korkmadan yakıp keyifle kahveni yudumlayabilirdin. Şöyle iyisinden sıcacık tutan botlarını giyip karın üzerinde yürüyüşe çıkabilirdin. Ya da yazın ülkenin en güzel köşesinde keyifle serin sulara dalabilirdin. Yahu bunların hepsini geçtim akşamları karnını düzgün biçimde doyurabilirdin. Başka bir evrende belki.

Şimdi sen söyle bakalım. Yazının başında sana yaşamıyorsun dediğimde gözlerini fal taşı gibi açmıştın ya.  Yaşıyor musun sayın vatandaş?