Suyun berraklığı, yeterliliği ya da kuraklık tehdidi değil…
Konu Meclis olunca, mesele yine siyasetin bulanık sularına çekildi.
Dünya, iklim krizini artık bir “gelecek senaryosu” olarak değil, bugünün gerçeği olarak ele alıyor. Su politikaları, çevre stratejileri, iklim uyum planları konuşuluyor. Biz ise Eskişehir’de, AK Parti Grup Başkanvekili Ahmet Sivri’nin “Eskişehir büyükşehirler arasında en pahalı şebeke suyunu kullanıyor” iddiasıyla gündeme geldi. Dayanağı olmayan bir iddia, arkasından yükselen itirazlar ve yine boşa düşen bir tartışma…
Oysa Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce’nin bu konuda tavrı net. Su meselesi onun için sadece bir tarife konusu değil; kentin geleceği, yarının yaşam hakkı. Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmalarda da bu hassasiyeti saklamıyor. Kuraklık, alternatif kaynaklar ve sürdürülebilirlik, Başkan Ünlüce’nin ajandasının ilk sıralarında.
Rakamlar ise oldukça açık. Türkiye’deki 30 büyükşehir arasında Eskişehir, metreküp başına 39,02 liralık su bedeliyle 13’üncü sırada. Yani “en pahalı” değil. Kentte uygulanan sistem de belli: Şebeke suyuna, enflasyon oranında otomatik güncelleme yapılıyor.
Evet, su ucuz değil. Ama bunun sebebi belediyelerin keyfi kararları değil, hayatın her alanına sirayet eden ekonomik tablo. En pahalı demek için veri gerekir; veri olmadan kurulan her cümle, söyleyenin inandırıcılığını zedeler.
Keşke Meclis’te bu tür karşılığı olmayan çıkışlar yerine, gerçekten kentin geleceğini ilgilendiren başlıklar masaya yatırılmış olsaydı.
Örneğin; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın evsel katı atık bedellerine ilişkin yönetmeliği…
Ya da Sakarıbaşı’ndan getirilmesi planlanan su projesinin hangi aşamada olduğu…
Bunlar konuşulsaydı, kamuoyunun da bir kazancı olurdu.
Asıl alarm veren konu ise göz ardı ediliyor: Eskişehir’in neredeyse tek su kaynağı olan Porsuk Barajı’ndaki seviyenin kritik eşiklerde seyretmesi. Bu gerçek, siyasi polemiklerin çok ötesinde bir mesele.
Sorulması gereken soru şu: Geleceğimizi nasıl güvence altına alacağız?
Su sorunu çoğu zaman bireysel tüketim alışkanlıklarına indirgeniyor. Oysa bu mesele, sadece kısa duş almakla ya da musluğu kapatmakla çözülecek kadar basit değil. Su krizi; planlama, yatırım, yönetim ve siyasi irade gerektiren toplumsal bir problem.
Bedelini yalnızca vatandaşa yükleyerek değil, kalıcı ve adil politikalarla aşılabilir.
Kısacası; suyun siyaseti yapılacaksa, sloganla değil, akılla yapılmalı. Çünkü kuruyan sadece barajlar değil, yanlış tartışmalarla tüketilen ortak geleceğimiz.
Esen kalın.