Ülkemizde Çerkezler, Araplar, Arnavutlar, Boşnaklar, Ermeniler, Gürcüler, Hemşinliler, Kürtler, Lazlar, Pomaklar, Romanlar, Süryaniler, Yahudiler, Zazalar gibi etnik gruplar mevcut ve tüm etnik gruplar da devletin her kademesinde görev alıyor.
Durum bu iken MHP Genel Başkan Başdanışmanı ve Türkgün gazetesi başyazarı Yıldıray Çiçek, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, partisinin milletvekilleriyle yaptığı kapalı toplantıda "Cumhurbaşkanı’nın iki yardımcısı olsun, biri Kürt, diğeri Alevi olsun" iddiası kamuoyunda tartışma konusu oldu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de yaptığı yazılı açıklamayla da bu sözleri söylediğini doğruladı.
MHP lideri Bahçeli’nin sözleri, Lübnan’daki iç karışıklıklara yol açan inanç temelli siyasi yapıyı akıllara getirmiş, “Türkiye Lübnanlaşıyor mu” sorusu gündeme gelmişti. Türkiye’ye 1920 yılında dayatılmak istenen Sevr Antlaşması’nda da Bahçeli’nin önerisine benzer bir yönetim yapısının yer aldığı ortaya çıktı.
Sevr Antlaşmanın 145. maddesinde günümüz Türkçesiyle, “Osmanlı işbu antlaşmanın yürürlüğe girmesinden başlayarak iki yıllık bir süre içerisinde, Müttefik Devletlere, soy azınlıklarının orantılı temsili ilkesine dayalı bir seçim sistemi düzenlemesi tasarısı sunacaktır” ifadeleri yer alıyordu.
Ülke gündemine oturan bu haber sonrasında bir açıklama yapan AKP'li Sayın Şamil Tayyar da ” Bahçeli'nin bu formülü ülkeyi böler ve istikrarsızlaştırır. “ dedi.
Yine MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin PKK lideri Abdullah Öcalan'ın Meclis'e gelerek, PKK'nın lağvedildiğini açıklaması teklifi ve bunun sağlanabilmesine ilişkin çıkışı da siyasetin gündemi oldu.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bahçeli'nin çağrısına destek vererek, "Hep beraber terörün olmadığı Türkiye'yi inşa edelim istiyoruz" demişti.
Oysa 15 Ağustos 1984 tarihinde PKK’nın Siirt'in Eruh ve Hakkari'nin Şemdinli ilçelerinde gerçekleştirdiği, bir askerin şehit olduğu, 9 asker ve 3 sivilin yaralandığı ilk saldırılar 41. yıl içinde zaman zaman demokratikleşme adımları ve barış girişimleri gerçekleşse de herhangi bir çözüme ulaşılamadı.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “ULUS DEVLET” projesinde, Türk, Gürcü, Boşnak Kürt, Laz, Çerkez, Arnavut, Arap gibi farklı etnik kökenleri öne çıkaran bir model değildir. Aksine, bütün etnik kökenleri ve kültürleri, “Türk ulusu” üst kimliği altında birleştirir.
Nitekim Büyük Önder Atatürk, “ Diyarbakır’ lı, Van’ lı, Trabzon’ lu, İstanbul’ lu, Trakya’ lı ve Makedonya ’lı hep bu ırkın evlatları, hep aynı cevherin damarıdır” demiştir.
Elbette Türkiye’yi, bölmeye hiç kimsenin gücü yetmez. Ancak tedbiri de elden bırakmamak, böyle bir oluşuma da zemin hazırlamak gerekir. Bugün ülkenin her bölgesindeler tüm etnik guruplar Türklerle, dost, akraba, ve komşudur... Bu tabloda, etnik nefret ve kini körüklemek, ülkemize ve tüm etnik gruplara da ihanettir.
Bugün gelinen noktada, pek çok sebep var. En önemli sebep ise, Türk toplumu olarak, Atatürk’ü yeteri kadar, ne anladık ne de anlatabildik.. Onun fikir ve düşüncelerini, yeteri kadar hayata geçiremedik.
Diğer yandan Atatürk, ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel alanlarda, etkili, köklü devrimler yaptı. Bilimsel ve akılcı düşünceyi, devlete ve topluma egemen kıldı. Atatürk’ e göre de Dünyada her şey için hayat için, muvaffakiyet için, en hakiki mürşit ilimdir. Fendir. İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, delalettir.
Ayrıca Atatürk, milliyetçi bir insandı. Ancak, O’nun milliyetçi düşüncesinde, ırkçı, ümmetçi, kafatasçı, gibi kavramlara yer yoktu. Bilakis, O’nun düşüncelerinde, Türk halkını birleştirici, bütünleştirici, bilimsel, akılcı ve gerçekçi kavramlara yer vardı.
Yine Atatürk’e göre, bir toplumun barış içinde yaşayabilmesi için, o toplumda hiçbir ferde ve zümreye üstünlük vermemek gerekir. Bir toplumun içinde üstün ve düşkün kişi ve zümrelerin bulunması, o toplumun, sosyal ve ekonomik yapılarının sınıfların varlığına dayandığını gösterir. Bugün ise ülkemizin onlarca sorunu çözüm beklerken, gereksiz bir etnik gündemlerle yıllardır ülke gündemi meşgul ediliyor.
Büyük Önder Atatürk “Türkler bir ırk ve etnik grup olmaktan ziyade siyasi ve içtimai bir camiadır. Daha önceki devirlerden kalma Kürtlük fikri, Çerkezlik fikri ve hatta Lazlık fikri veya Boşnaklık fikri gibi ayrıştırıcı ve ötekileştirişi propagandalar milletin bütünlüğünü bozan kasıtlı yanlış adlandırmalardır” uyarısında da bulundu.
ATATÜRK hayatı boyunca, ulusal ve uluslararası barıştan yana oldu. Tüm insanların, barış, huzur ve refah içinde yaşamasını istedi. “Yurtta barış, dünyada barış “ özdeyişiyle de, bugünkü ve gelecek nesillere hedefi gösterdi. Bugün ise demokratik haklar, bahane edilerek etnik milliyetçilik körükleniyor. İç barışın bozulmasına da zemin hazırlanıyor.
Kim ne düşünürse ve söylerse söylesin, Millî Mücadele'nin temel taşlarından Erzurum Kongresinde alınan “"Millî sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür, parçalanamaz." kararı dün olduğu gibi bugün de ebediyen de geçerlidir.
Türk ulusu, ülkesiyle bölünmez bütündür: "Devlet "TEKDİR, , ulus "BİRDİR,. ülke "TÜMDÜR.. Anayasada ve yasalarda yurttaşlar arasında ayrımı öngören hiçbir kural da yoktur. Bu nedenle de ülkemizde her türlü etnik açılım asla çözüm değil, çözümsüzlük olup, etnik milliyetçiliği de körükleyerek de kaos da yaratır. Dış ve iç şer odakların ülkemiz üzerindeki hedeflerine de hizmet eder.