DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 1. Olağan Eskişehir Kongresi için önceki gün Eskişehir’e geldi.
Babacan’ın kongrelerde yaptığı konuşmalarında dikkat çeken bir ayrıntı var. O da kongre düzenlediği tüm şehirlerde ayrı temalara değiniyor olması. Yani işin kolayına kaçarak ezbere açıklamalar yapmıyor. Gittiği her şehrin yumuşak karnına dokunmaya çalışıyor.
Eskişehir Kongresinde de buna şahit olduk. Ekonomik krizden etkilenen esnaf ve çiftçilerin sorunlarına değinen Babacan, konuşmasının büyük bölümünü gençlik politikalarına ayırdı.
Gençlerin iş bulma sorunlarından üniversiteleri özgürleştirmeye kadar pek çok konuya değindi. Babacan Eskişehir’deki genç nüfusun yüksek olmasını avantaja dönüştürmeye çalışmış.
Bir diğer konu açıklanan yönetim kurulu üyelerine bakıldığında çok iyi bir liste çıkardıklarını da söyleyebiliriz. Listede tanıdığımız isimler dikkat çekiyor. Bununla birlikte daha önce aktif siyasete girmemiş isimlere ağırlık verilmesini bir parti politikası olarak düşünebiliriz. Bendenize sorarsanız bu da yerinde bir karar.
Tüm bunlarla birlikte değinmeden geçemeyeceğim bir husus var:
DEVA Partisi’nin Genel Başkanı Eskişehir’e geliyor lakin neredeyse kimsenin haberi yok. Bu konuda başta İl Başkanı Haşim Ateş olmak üzere tüm il teşkilatı gerekli lansmanı sağlayamadılar. Hatta bu konuda hiçbir gayret sarf etmemişler desek yeridir.
Ne diyelim bir bildikleri vardır elbet…
*******
ŞEHRİMİZİN MARKALARINA SAHİP ÇIKALIM
Pandeminin etkilerini her alanda fazlasıyla hissettiğimiz günlerdeyiz. Sağlık, ekonomi, sosyal yaşam...
Bu zor günleri de atlatacağız muhakkak.
Lakin pandemi bittiğinde her şey eskisi gibi olacak mı?
Bu sorunun cevabı biraz da bizlere bağlı değil mi?
Bu noktada dayanışma ruhunun önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Her alanda birbirimize destek olmamız gerekli.
Eskişehir’e mal olmuş pek çok marka var. Belki tercihlerimizi bir miktar onlardan yana kullanabiliriz.
Elbette, serbest piyasa ekonomisinin olduğu bir ortamda herkes dilediği yerden mal ve hizmet almakta özgürdür. Lakin pandemi şartları e-ticaretle faaliyet gösteren firmaları ne kadar ileri taşıdıysa (çoğu ulusal hatta global firmalar), yerel firmalarımızı da bir o kadar geriye taşıdı.
Bu yerel firmaların pek çoğu artık ayakta kalma değil hayatta kalma mücadelesi veriyorlar.
Pandemi geride kaldığında
Papağan’dan çi börek,
Tatlıdil’den köfte,
Namlı’dan sucuk pastırma,
Beyaz’dan dondurma,
Karakedi’den boza,
Kurtuluş’tan kuruyemiş,
Pino’dan hamburger,
Abdüsselam’dan kebap,
Tanınmış’tan helva yiyemeyeceksek eski günlere nasıl döneceğiz?..
Kaptan’dan ayakkabı,
Coşkan’dan mobilya,
Nazen’den kıyafet,
Doğruyollar’dan perde alamayacaksak eski günlere nasıl döneceğiz?..
Acıktım’da kahvaltı yapmayacak,
222’de eğlenmeyecek,
Has hamam’a gitmeyecek,
Şehir Gazetesi’nin çokbilmişi bendenizi okumayacak,
Abacı konak’ta gün batışının keyfini çıkartmayacaksak eski günlere nasıl döneceğiz?..
Öyle değil mi?
Eski günlere dönmek biraz da bizim elimizde değil mi?..
Not: Bu şehrin bir markası olmuş ama köşeme taşıyamadığım onlarca markamızın affına sığınırım.