Diyanet İşleri Başkanlığı, 2010 yılı itibarıyla hutbelerde Atatürk’e yer vermiyor. Milli bayramlarda ve 10 Kasım'a denk gelen cuma hutbelerinde olduğu gibi Mustafa Kemal Atatürk’e, 30 Ağustos Zafer Bayramı ile ilgili okunan hutbede de Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk'ün adı anılmadı.

Cuma hutbesinde Mustafa Kemal Atatürk’ün adını anmayan Diyanet, sosyal medya hesabından yayımladığı kutlama mesajında bu kez Atatürk’e yer verdi. Diyanet, “Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, istiklal mücadelemizin bütün kahramanlarını şükran ve minnetle yâd ediyoruz” dedi.

Atatürk’ ün kurduğu Diyanet, vefasızlık yapsa da Mustafa Kemal ATATÜRK, askeri ve siyasi kişiliğinin yanı sıra, ahlakı ve İslam dinine verdiği önemle de Müslüman Türk Milleti ve dünya halkları önünde en güzel bir örnektir.

Diyanet İşleri Başkanlığı, 15 Mart 2019 tarihli Cuma Hutbesinde de konu başlığı, “Çanakkale Zaferi ve Birlik Ruhu” idi. Ancak hutbede de Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu, Anafartalar komutanı, Mustafa Kemal Atatürk’ün, adından hiç söz edilmedi.

Oysa Çanakkale Savaşı’nın Türk Milleti için önemli yanı, Milli Mücadele ruhunun, ilk meşaleleri, burada yakılmış ve ” Mustafa Kemal Atatürk’ ün, üstün özellikleri de Çanakkale Savaşı’nda dikkat çekmiştir.

ATATÜRK, Çanakkale de üstün başarılarından dolayı da, daha Çanakkale Savaşı devam ederken, "İstanbul’u Kurtaran Kahraman”, "Payitaht Kurtaran Kahraman” unvanı ile anılmaya başlandı.

Aslında bunlar beklenen gelişmelerdi. Çünkü Diyanet işleri başkanı Ali Erbaş, 9 Kasım 2018 tarihinde, Milli Kurtuluş Savaşı için, “Keşke Yunan galip gelseydi” diyen, İstiklal şairimiz, Mehmet Akif Ersoy’a ve Atatürk’e hakaretler eden, Kadir Mısıroğlu’nu ziyaret etmişti.
Kim ne düşünürse düşünsün ATATÜRK, tarihe mal olmuş, bir dâhidir. Türk Milletine ve İslamiyet'e yaptığı hizmetler ise ortadadır. Acaba ATATÜRK önderliğin de Türk ulusu, Çanakkale Savaşı ve İstiklal Savaşını, kazanılmamış olsaydı, minarelerde ezan, camilerde hutbe okunur muydu?
Nitekim Evliya Çelebi, Atina’daki ibadethanelerden bahsederken, şehirde, 300 civarında cami ve bir o kadar da kilise olduğunu söyler. Ama aynı Atina’da, bugün ibadete açık tek bir cami bile yoktur!
Ayrıca İngiltere Başbakanı, David Lloyd George “Yüzyıllar nadir olarak dâhi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki 20. yüzyılın dâhisi Türklere nasip oldu ve kader onu bizim karşımıza çıkardı “ demiştir.
Yıllarca, bazı kişi/kişiler Atatürk' ün, İslam dini ile ilgili düşüncelerini, sürekli kamuoyundan uzak tuttular. Nitekim Türk halkı, Atatürk'ün, Hz. Muhammed' in mezarını yıktırmadığını yıllar sonra öğrendi.
AKP Eski Milletvekili Sayın Prof. Dr. Nevzat YALTINTAŞ, katıldığı bir TV programında, "...Vahabilik' te mezar ziyareti günah sayıldığı için, Suudiler bütün mezarları yıkmaya başlamışlar. Sıra Hz. Muhammed'in mezarına gelmiş. Ülkedekiler, Mustafa Kemal Atatürk'ten yardım istemişler.” dedi.
Ayrıca Sayın Prof. Dr. YALÇINTAŞ, “ATATÜRK, bu olayı duyunca, tüm manevi duyguları kabarmış ve Suudi Kralı'na Hz. Muhammed'in değil mezarına, türbesinin bir taşına dahi dokunulursa, bedelinin çok ağır olacağını bildiren nota niteliğinde bir yazı göndermiştir. Bu vesika, Dışişleri arşivlerinde mevcut ama yıllardır açıklanmıyor.” ifadelerini de kamuoyu ile paylaşmıştı.

ATATÜRK yaşamı boyunca tebliğ edilen İslamiyet’i savunmuş, dini erozyona uğratacak, gelişmelere de sürekli karşı çıkmıştır. Siyasetin ve devlet işlerinin dini düşüncelerden uzak tutulmasına da özen göstermiş ve gösterilmesini de sürekli önermiştir.

ATATÜRK,” Evet, din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası vardır ki, din Tanrı ile kul arasında kutsal bir bağlılıktır. Mutaassıp İslâmcıların din komisyonculuğuna izin verilmemelidir.” demiştir.

ATATÜRK, “ Bizim dinimiz, en makul, en tabii bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lazımdır. Bizim dinimiz, bunlara tamamen uygundur… Bizde ruhbanlık yoktur. Hepimiz eşitiz ve dinimizin hükümlerine eşit olarak öğrenmeye mecburuz. Her fert, dinini, din duygusunu, imanını öğrenmek için, bir yere muhtaçtır. Orası da mekteptir demiştir.

Ayrıca Milli Eğitim Bakanı Rahmetli Avni Akyol: " Hem Müslüman, hem çağdaşlık; hem Müslüman, hem laik; hem Müslüman, hem Atatürkçü; hem Müslüman hem de medeni; ileri ve yenilikçi; hem Müslüman, hem de milliyetçi olabiliriz ve olmalıyız" demiştir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ezanların dinmemesine, bayrağın inmemesine önderlik eden Mustafa Kemal Atatürk’ü, bizzat kurmuş olduğu Diyanet İşleri Başkanlığının cuma hutbesinde Atatürk’e yer vermemesi büyük bir vefasızlıktır.

Diyanet hutbelerinde yer vermese de ATATÜRK, Millî Mücadele'de millî birliği sağlayan eşsiz bir lider, savaş meydanlarında gerçekçi bir kumandan, devlet kuran büyük siyaset adamı, milletini çağdaşlaştıran güçlü bir devrimcidir. Bu nitelikleriyle, 20. yüzyılın lideri ve insanlık tarihinin tanıdığı, dünyada örnekte alınan en büyük devlet adamlardan biridir.

.