Ülkemizde 2025-2026 Eğitim ve Öğretim yılı başladı. Eğitim, kurum/kuruluşları, her türlü zorluğa rağmen, planlı ve programlı, bir şekilde, çağdaş ölçütlere uygun, kişiyi temel alan, bilgi üreten ve kullanılmasını öğreten, teslimiyetçi değil, “SORGULAYICI”, ezberci değil, “ARAŞTIRICI”, bilgi üretmek içinde, “YARATICI” nesiler yetiştirilecektir. Çünkü ülkelerin gücü iyi eğitime sahip nitelikli insan gücü ile orantılıdır.
Ayrıca eğitim, kişilerin karakterlerini geliştirir, onları erdemli insan yapar; özgüveni, sorumluluğu, dürüstlüğü ve diğer doğru davranışları kazandırır. Eğitilmiş ve bu nitelikleri kazanmış insanların oluşturduğu bir toplumlar her alanda başarılı olurlar.
Elbette ülkemizin temel eğitimde, derslik, araç ve gereçler, laboratuvar, mali kaynaklar, eğitim yönetimi, öğretim programları ve öğretmen atamaları, veli-okul ilişkileri ile eğitim sistem ve planlaması gibi konularda, çözümlenmesi gerekli sorunlar da bulunmaktadır Ancak ülkemiz bu sorunları çözüme ulaştırama imkân ve olanaklara da sahiptir.
Ülkemizde ikili öğretim hâlâ sorundur. Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri, 2019 sonuna kadar, bunun kaldırılacağını belirtti. Ancak hala ülkemizde ikili öğretim yapan okullarımız vardır.
Ülkemizdeki eğitim programları, öğrencilerin, ilgi istidat ve kabiliyetleri arasındaki farkları, dikkate alabilecek esneklikte ve Türk toplumunun, temel değerlerine, kalkınma ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte olmalıdır.
Türkiye’nin eğitim-öğretim alanında, sürekli ve kalıcı, eğitim sistemi ve programları olmadı. Her gelen siyasi iktidar, sistem ve programları, kendi görüş ve düşüncesi doğrultusunda değiştirdi. Sonuçta da yıllardır, eğitim-öğretim çalışmaları, yaz-boz tahtasına dönüştü. Fatura ise, geleceğimizi teslim edeceğimiz çocuklarımıza çıkartıldı.
Nitekim Milli Eğitim Bakanlarından, Sayın Prof. Dr. Nabi Avcı, Antalya’da düzenlenen Türkiye Özel Okullar Birliği, 14. Eğitim Sempozyum ’da gerek yaş, gerek meslek, gerek cinsiyet, gerek bilgiler itibariyle eğitim dünyasının, tam bir yazboz tahtası olduğunu belirtmişti.
Eğitim alanındaki diğer bir önemli sorun da, “KALİTE” dir. Maalesef, ülkemizde genelde “Kaliteli Eğitim” denilince, öğretmene düşen öğrenci sayısı, sınıf mevcutları gibi eğitimin kalitesine tesir eden maddi unsurlar üzerinde duruldu. Şüphesiz, bunlar çok önemlidir. Ancak kaliteli eğitimi, toplumun ihtiyaçları ve beklentilerine uygunluk belirler.
Çağdaş eğitimde ve gelişmiş ülkelerde, kaliteli eğitimin, en önemli unsurlarından biri de öğrencilerin, ana dillerine hâkimiyetlerini sağlamaktır. Ülkemizdeki, “Kaliteli Eğitim” için ilk hedeflerimizden biri de öğrencilerin, Türkçe’ yi kullanma becerilerini, mümkün olduğu kadar en üst seviyeye getirmek olmalıdır.
Ayrıca kaliteli eğitim öğrenci merkezlidir. Bunu sağlamak için de bütün derslerin ve ders dışı eğitim faaliyetlerin, öğrencilerden beklenilen, bilgi, beceri tutum ve davranış kazandırmaya yönelik olarak düzenlenmesi, yanından onların ilgi ve kabiliyetlerinin de gözetilmesi gerekir. Kaliteli eğitim de dersler, amaç değil araçtır.
Öte yandan yapılan bilimsel araştırmalar ve çağdaş eğitime, yönelik çeşitli uygulamalar, çocuğun öğrenmesinin, en yoğun olduğu temel alışkanlıklarının, zihinsel yeteneklerinin geliştiği ve biçimlendiği dönemin, 3-6 yaş arasında olduğunu göstermiştir.
Bu nedenle, ülkemizde tüm kesimler imkânları ölçüsünde katkıda bulunarak Okul Öncesi Eğitim okullaşma oranı, %100’ e ulaştırılmalı ve tüm çocuklarımızın, bu imkânlardan yararlanması sağlanmalıdır.
Eskişehir okul öncesi eğitimde en şanslı illerden birdir. Milli eğitim Müdürü Sayın AYDIN, Okul Öncesi Eğitimi ön planda tutuyor. İl Milli Eğitim Müdürlüğünde, okul öncesi okullaşma oranları Türkiye ortalamasının yaklaşık 4 puan üzerindedir. 3 yaş grubunda %58, 4 yaşta %70 ve 5 yaşta %88 okullaşma oranlarına ulaşılmıştır.
2025-2026 öğretim yılında, mesleki eğitime de önem verilmelidir. Çünkü mesleki eğitim ülkemizin kalkınması için, vazgeçilmez bir unsurdur. Sistem içinde yetiştirdiğimiz, insan gücünün, üstün niteliklere sahip olması, gelişen bilim ve teknolojiye uyum sağlamasını istiyorsak, meslek eğitimi yapan insanlarımız, gerçek iş koşullarında yaparak yaşayarak öğrenme esaslarına göre yetiştirmek zorundayız.
Ülke olarak, geleceğimizin, teminatı olan çocuklarımızı, en iyi şekilde yetiştirmek, hem görev, hem de toplumsal sorumluluktur. Çünkü iyi yetişmiş; tarihini, milli ve manevi değerlerini, örf ve adetlerini, ülkesini ve dünyayı tanıyan, teknolojiyi kullanan, bilime, rekabete açık, özgüveni yüksek, donanımlı nesiller, hem kendilerinin geleceği, hem de ülkemiz ve dünyanın geleceği açısından son derece önemlidir.
Nitekim ATATÜRK, “Eğitimdir ki bir milleti, ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da milleti esaret ve sefalete terk eder” demiştir. .
21. yüzyılda, eğitimin önemi daha da artacaktır. Zira rekabete dayalı yeni dünya düzeninde eğitime en fazla yatırım yapan ve eğitilmiş insan gücüne sahip ülkeler avantaj sağlayacaktır. Bu ülkeler, her alanda da dünyada söz sahibi olacaktır.
Ülkemiz de yapılacak, en önemli yatırım, insana, özellikle de çocuklara ve gençlere yapılan yatırımdır. Çocuklarımızı ve gençlerimizi, ne kadar iyi yetiştirebilirsek, onlara ne kadar çok imkân sunabilirsek, ülkemizin, yarınları da o kadar parlak olacaktır.
Yeter ki ülkemizde, Adalet İlkokulu’nda görevli olduğumuz yıllarda, öğrencimiz, Başak Büker’ in, "Bize gelecek diyorsunuz, bizce gelecek, bizim haklarımıza gösterilecek saygıdadır" sözünün gereği yapılsın.
2025-2026 Eğitim Öğretim yılında, öğretmenlerimize, öğrencilerimize ve eğitim camiasına başarılar diliyor, sağlık, mutluluk, huzur ve başarılarla dolu geçmesini temenni ediyoruz.